el-cu΄âr ~ اَلْجُؤَارُ

Kamus-ı Muhit - الجؤار maddesi

اَلْجَأْرُ [el-ce΄r] (cîm’in fethi ve hemzenin sükûnuyla) ve

اَلْجُؤَارُ [el-cu΄âr] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Feryâd ve zârî ile dergâh-ı Hakk’a duʹâ ve niyâz ve istimdâd eylemek maʹnâsınadır; maʹnâ-yı âtîden me΄hûzdur; yukâlu: جَأَرَ إِلَى اللهِ جَأْرًا وَجُؤَارًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا رَفَعَ صَوْتَهُ بِالدُّعَاءِ إِلَيْهِ وَتَضَرَّعَ وَاسْتَغَاثَ Ve sığır ve öküz kısmı böğürmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَأَرَ الْبَقَرَةُ وَالثَّوْرُ إِذَا صَاحَا [ve] بَقَرَةٌ [baḵarat] yaban sığırına da şâmildir; hâ΄ vahdet içindir. Ve

جَأْرٌ [ce΄r] Nebât boy sürüp uzamak maʹnâsına müstaʹmeldir; refʹ-i savt maʹnâsından me΄hûzdur; yukâlu: جَأَرَ النَّبَاتُ جَأْرًا إِذَا طَالَ نَبْتُهَا Kâle fi’l-Esâs كَمَا يُقَالُ صَاحَتِ الشَّجَرَةُ إِذَا طَالَتْ Ve

جَأْرٌ [ce΄r] Tâze ve firâvân olan otluğa ıtlâk olunur, irtifâʹ şânından olduğu için; yukâlu: فِي أَرْضِهِ نَبْتٌ جَأْرٌ أَيْ غَضٌّ كَثِيرٌ Ve tenû-mend ve dahâmetli adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ جَأْرٌ أَيْ ضَخْمٌ ve yukâlu: هُوَ أَجْأَرُ مِنْهُ أَيْ أَضْخَمُ

Vankulu Lugatı - الجؤار maddesi

اَلْجُؤَارُ [el-cu΄âr] (cîm’in zammı ve hemzenin fethiyle خُؤَارٌ [ḣu΄âr] gibi) Sığır çağırmak; yukâlu: جَأَرَ يَجْأَرُ أَيْ صَاحَ Ve kara΄e baʹzuhum: “عِجْلًا جَسَدًا لَهُ جُؤَارٌ” (الأعراف 148، طه 88) فِي رِوَايَةِ أَخْفَشَ Ve tazarruʹ maʹnâsına da gelir; yukâlu: جَأَرَ الرَّجُلُ إِلَى اللهِ تَعَالَى أَيْ تَضَرَّعَ بِالدُّعَاءِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı