اَلْحَادِرُ [el-ḩâdir] Arslana ıtlâk olunur, gılzat ve dahâmetinden nâşî. Ve endâmı dirnekli semîz, ʹalâ-kavlin hûb-likâ olup gösterişli olan dil-ber civâna vasf olur; yukâlu: غُلاَمٌ حَادِرٌ أَيْ سَمِينٌ أَوْ حَسَنٌ جَمِيلٌ Ve şedîdü’l-batş ve zûr-mend olan civâna denir ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ﴾ أَيْ مُؤْدُونَ بِالْكُرَاعِ وَالسِّلاَحِ حُذَّاقٌ بِالْقِتَالِ أَقْوِيَاءُ نَشِيطُونَ لَهُ أَوْ مَعْنَاهُ سَائِرُونَ خَارِجُونَ طَالِبُونَ مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ قَالَ الشَّارِحُ وَهَذَا قِرَاءَةُ ابْنُ مَسْعُودٍ وَقَالَ الْأَزْهَرِيُّ وَهُوَ شَاذٌّ وَقَرَأَ عَاصِمٌ وَغَيْرُهُ حَذِرُونَ وَحَاذِرُونَ بِالذَّالِ الْمُعْجَمَةِ Burada حَادِرٌ [ḩâdir] tefsîr-i evvele göre simen ve gılzat maʹnâsından ve sânîye göre hübût maʹnâsından me΄hûzdur ki kasr-ı tûl-ı mesâfeyi müstelzimdir. Ve مُؤْدُونَ kelimesi “آدَى-يُؤْدِي” sîgasındandır, kavî ve müteheyyi΄ü’s-sefer maʹnâsınadır.
اَلْحَادِرُ [el-ḩâdir] (dâl’ın kesriyle) Erlerden dernekli olup ictimâʹ-ı aʹzâsı olan kimse. Ve
حَادِرُ [ḩâdir] Etrâfında eti dolu olan göz; yukâlu: نَاقَةٌ حَادِرَةُ الْعَيْنَيْنِ إِذَا امْتَلَأَتَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı