اَلْحُظْوَةُ [el-ḩużvet] (ḩâ’nın zammı ve kesri ve żâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) ve
اَلْحِظَةُ [el-ḩiżat] (عِدَةٌ [ʹidet] vezninde) Kadr ve mekânet ve iʹtibâr maʹnâsınadır; yukâlu: مَا لَهُ حُظْوَةٌ عِنْدَهُ أَيْ مَكَانَةٌ Ve rızk ve kısmet cihetinden olan hazz ve behreye denir; cemʹi حِظًى [ḩiżâ] gelir, ḩâ’nın kesri ve elifin kasrıyla ve حِظَاءٌ [ḩiżâ΄] gelir medd ile. Ve
حُظْوَةٌ [ḩużvet] ve
حِظَةٌ [ḩiżat] Masdar olurlar, bir kimsenin yanında ʹizzetli hürmetli olmak maʹnâsına; yukâlu: حَظِيَ كُلٌّ مِنَ الزَّوْجَيْنِ عِنْدَ صَاحِبِهِ حُظْوَةً وَحِظَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ ذَا مَكَانَةٍ
اَلْحِظَةُ [el-ḩiżat] (ḩâ’nın kesri ve żâ’nın tahfîfiyle) Bi-maʹnâhâ eyzan; yukâlu: حَظِيَتِ الْمَرْأَةُ عِنْدَ زَوْجِهَا حُظْوَةً وَحِظْوَةً وَحِظَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ ve yukâlu: حَظِيَ فُلَانٌ عِنْدَ الْأَمْيِرِ إِذَا كَانَ ذَا قَدْرٍ وَمَنْزِلَةٍ عِنْدَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı