el-ḩumlân ~ اَلْحُمْلَانُ

Kamus-ı Muhit - الحملان maddesi

اَلْحَمْلُ [el-ḩaml] (رَمْلٌ [reml] vezninde) ve

اَلْحُمْلَانُ [el-ḩumlân] (ḩâ’nın zammıyla) Arkaya bir nesneyi yüklenip götürmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَلَهُ حَمْلًا وَحُمْلَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي بِمَعْنَى احْتَمَلَهُ ve kavluhu taʹâlâ: ﴿إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَنْ يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنْسَانُ﴾ اَلْآيَة، أَيْ يَخُنَّهَا وَخَانَهَا الْإِنْسَانُ وَالْإِنْسَانُ هُنَا الْكَافِرُ وَالْمُنَافِقُ Yaʹnî âyet-i merkûmede vâkiʹ حَمْلٌ [ḩaml]den murâd tecevvüz tarîkiyle hıyânettir, zîrâ emânet bir haml-i rûhânîdir ki sâhibine edâ eylemedikçe zimmetinden zâ΄il ve ʹuhdesinden hâric olmayıp dâ΄imâ onu gûyâ ki arkasında yük tarzında götürüp durur. Bu cihettendir ki ʹArablar edâ-yı emânet eylemeyen adama حَامِلُ الْأَمَانَةِ [ḩâmilu’l-emânet] ve مُحْتَمِلُ الْأَمَانَةِ [muḩtemilu’l-emânet] ıtlâk ederler. Pes insân ki burada kâfir ve münâfıktır, baʹde’t-tahammül hıyânet yaʹnî edâ-yı hukûkunda imtinâʹ ve taksîr eylediler. Mü΄ellif Baṡâ΄ir’de kabûl ile de tefsîr eylemiştir. Ve حَمْلٌ عَلَى الشَّيْءِ [ḩaml ʹale’ş-şey΄] kandırmak, hass ve igrâ maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَلَهُ عَلَى الْأَمْرِ إِذَا أَغْرَاهُ بِهِ Ve عَنْ ile sılalandıkta hilm ve müsâmaha ve mülâyemet maʹnâsına olur; yukâlu: حَمَلَ عَنْهُ إِذَا حَلَمَ فَهُوَ حَمُولٌ Ve

حَمْلٌ [ḩaml] Karında olan velede ıtlâk olunur, vasf bi’l-masdardır; cemʹi حِمَالٌ [ḩimâl] gelir ḩâ’nın kesriyle ve أَحْمَالٌ [aḩmâl] gelir; yukâlu: سَقَطَ حَمْلُهَا وَهُوَ مَا يُحْمَلُ فِي الْبَطْنِ مِنَ الْوَلَدِ Ve

حَمْلٌ [Ḩaml] Yemen’de bir karye adıdır. Ve hatun gebe olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَلَتِ الْمَرْأَةُ حَمْلًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا عَلِقَتْ وَلَا يَقُالُ حَمَلَتْ بِهِ أَوْ قَلِيلٌ Yaʹnî bâ΄ harfiyle bu maʹnâda taʹaddîsi câ΄iz değildir yâhûd nevâdirdendir. Mütercim der ki Ḩamâse ebyâtından: “حَمَلَتْ بِهِ فِي لَيْلَةٍ مُزَوَّدَةٍ” mısrâʹında şürrâh عَلِقَتْ maʹnâsını tazmîn eylemişlerdir. Ve

حَمْلٌ [ḩaml] Ağacın yemişine ıtlâk olunur, ḩâ’nın kesriyle de câ΄izdir yâhûd ḩâ’nın fethiyle henüz anası koynunda olan meyveye ve kesr ile zâhire çıkan meyveye denir yâhûd fethle ʹavretin batnında ve şecerin re΄sinde olana ve kesr ile arkada yâ başta götürülen yüke denir. Ve ʹinde’l-baʹz ağacın meyvesi çok ve gür olmazsa kesr ile ıtlâk olunur ve çoğalıp firâvân olursa fethle حَمْلٌ [ḩaml] denir. Cemʹi أَحْمَالٌ [aḩmâl] gelir ve حُمُولٌ [ḩumûl] gelir ḩâ’nın zammıyla ve حِمَالٌ [ḩimâl] gelir kesr ile; ve minhu yaʹnî fi’l-hadîsi yaʹnî hadîsi binâ΄i mescidi’l-Medîne: “هَذِهِ الْحِمَالُ لَا حِمَالُ خَيْبَرَ” يَعْنِي ثَمَرَ الْجَنَّةِ وَإِنَّهُ لَا يَنْفَدُ وَقَالَ ابْنُ الْأَثِيرِ أَيْ إِنَّ هَذَا فِي الْآخِرَةِ أَفْضَلُ مِنْ ذَاكَ وَأَحْمَدُ عَاقِبَةً Ve fi’l-Meşâriḵ: “هَذَا الْحِمَالُ لَا حِمَالُ خَيْبَرَ هَذَا أَبَرُّ رَبِّنَا وَأَظْهَرُ” ve kâle fî şerhihi اَلْحِمَالُ مَصْدَرُ حَمْلٍأَرَادَ بِهِ حَمْلُ اللَّبَنِ لِبِنَاءِ الْمَسْجِدِ وَقَوْلُهُ “لاَ حِمَالُ خَيْبَرَ” بِالنَّصْبِ يَعْنِي لَا يَكُونُ مِثْلَ حَمْلِ خَيْبَرَ وَقَوْلُهُ أَبَرُّ رَبِّنَا بِالنَّصْبِ عَلَى حَذْفِ حَرْفِ النِّدَاءِ كَأَنَّهُ يَتَمَثَّلُ بِهِ عِنْدَ نَقْلِهِ اللَّبَنَ فِي بُنْيَانِ الْمَسْجِدِ Ve kelâm-ı mezbûr mevzûndur. Ve حَمْلٌ [ḩaml] müteʹaddî olur, yük yükletmek maʹnâsına; yukâlu: حَمَلَهُ الْحِمْلَ أَيْ فَعَلَ ذَلِكَ بِهِ Ve izhâr-ı gazab eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَمَلَ الْغَضَبَ إِذَا أَظْهَرَهُ Kîle ve minhu’l-hadîsu: “إِذَا بَلَغَ الْمَاءُ قُلَّتَيْنِ لَمْ يَحْمِلْ خَبَثًا” أَيْ لَمْ يَظْهَرْ فِيهِ الْخَبَثُ

Vankulu Lugatı - الحملان maddesi

اَلْحُمْلَانُ [el-ḩumlân] (ḩâ’nın zammı ve mîm’in sükûnuyla) Cemʹi, kuzular maʹnâsına. Ve

حَمَلٌ [ḩamel] Gökte olan burcların evveline dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı