el-ḩavz ~ اَلْحَوْزُ

Kamus-ı Muhit - الحوز maddesi

اَلْحَوْزُ [el-ḩavz] (جَوْزٌ [cevz] vezninde) ve

اَلْحِيَازَةُ [el-ḩiyâzet] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) Bir adam bir nesneyi kendi nefsine ahz ve cemʹ edip tarafına zamm eylemek maʹnâsınadır ki bir kimseye vermeyip kendi paylanmaktan ʹibârettir; yukâlu: حَازَ الشَّيْءَ يَحُوزُ حَوْزًا وَحِيَازَةً إِذَا جَمَعَهُ وَضَمَّهُ يَعْنِي إِلَى نَفْسِهِ Ve davarı âhestece sürmek ve ʹunf ve şiddetle sürmek maʹnâlarına olmakla azdâddan olur; yukâlu: حَازَ الْإِبِلَ إِذَا سَاقَهَا سَوْقًا لَيِّنًا وَيُقَالُ حَازَهَا إِذَا سَاقَهَا شَدِيدًا Ve nerm ve âheste yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: حَازَ الرَّجُلُ إِذَا سَارَ لَيِّنًا Ve

حَوْزٌ [ḩavz] Şol mevziʹe ıtlâk olunur ki etrâf-ı erbaʹası tümsek sınır kesilmiş ola, cevânibi sınırlı tarla ve bostân gibi. Müfredi حَوْزَةٌ [ḩavzet]tir. Ve

حَوْزٌ [ḩavz] Mâlik olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَازَهُ إِذَا مَلَكَهُ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: حَازَ الْمَرْأَةَ إِذَا نَكَحَهَا أَيْ جَامَعَهَا Ve yayı zor vererek ʹunf ve şiddetle çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: حَازَ الْقَوْسَ إِذَا أَغْرَقَ فِي نَزْعِهَا Ve

حَوْزٌ [Ḩavz] Baġdâd’da Baʹḵûbâ’nın üst tarafında bir mahalle adıdır; ʹAbdulḩaḵḵ b. Maḩmûd el-Ferrâş ez-Zâhid el-Ḩavzî oradandır. Ve Vâsiṯ kazâsında bir karye adıdır; Ebû Ṯâhir es-Selefî el-Iṡbahânî şeyhi Ḣamîs b. ʹAlî oradandır. Ve Kûfe kazâsında bir karyedir; muhaddisînden Ḩasen b. Zeyd b. el-Heyšamp;em el-Ḩavzî oradandır. Ve dîger bir karye adıdır.

Vankulu Lugatı - الحوز maddesi

اَلْحَوْزُ [el-ḩavz] (ḩâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Cemʹ etmek; yukâlu: حَازَهُ حَوْزًا إِذَا ضَمَّهُ إِلَى نَفْسِهِ Ve

حَوْزٌ [ḩavz] ve حَيْزٌ [ḩayz] Deveyi âheste sürmek; yukâlu: حَازَ الْإِبِلَ يَحُوزُهَا وَيَحِيزُهَا إِذَا سَاقَهَا سَوْقًا لَيِّنًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı