اَلْعَطَلُ [el-ʹaṯal] (fethateynle) ve
اَلْعُطُولُ [el-ʹuṯûl] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Hatun düzgünden ve pîrâyeden hâlî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَطِلَتِ الْمَرْأَةُ عَطَلًا وَعُطُولًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا لَمْ يَكُنْ عَلَيْهَا حَلْيٌ Ve
عَطَلٌ [ʹaṯal] (fethateynle) Boyuna ıtlâk olunur, libâstan ḣalevî olduğu için; yukâlu: إِنَّهَا لَحَسَنَةُ الْعَطَلِ أَيِ الْعُنُقِ Ve bir adamın gövdesi büyük olmak maʹnâsına müstaʹmeldir, her libâs uymadığından kezâlik sürʹatle iş güç göremez olduğundan istiʹmâl olundu; yukâlu: عَطِلَ الرَّجُلُ عَطَلًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا عَظُمَ بَدَنُهُ Ve bir kimse mâldan yâhûd edebden ʹârî ve bî-behre olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَطِلَ الرَّجُلُ مِنَ الْمَالِ وَالْأَدَبِ إِذَا خَلَا [Ve] والْأَدَب kavlinde vâv أَوْ maʹnâsınadır. Ve
عَطَلٌ [ʹaṯal] Şahs ve heykele ıtlâk olunur; cemʹi أَعْطَالٌ [aʹṯâl]dir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı