el-ḵarv ~ اَلْقَرْوُ

Kamus-ı Muhit - القرو maddesi

اَلْقَرْوُ [el-ḵarv] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Bir nesneye doğru kasd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَا إِلَيْهِ قَرْوًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا قَصَدَهُ Ve bir nesnenin ardına düşüp araştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَا الْأَمْرَ إِذَا تَتَبَّعَهُ Ve dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَرَاهُ بِالرُّمْحِ إِذَا طَعَنَهُ بِهِ Ve

قَرْوٌ [ḵarv] Nehr tarzında uzun havuza denir ki onda develer sulanır. Ve şol uzun uzadı arza denir ki yürümekle katʹı kâbil olmaz derecede ola; cemʹi قُرُوٌّ [ḵuruvv] gelir, عُلُوٌّ [ʹuluvv] vezninde; tekûlu: وَقَعْنَا فِي قَرْوٍ أَيْ أَرْضٍ لَا تَكَادُ تُقْطَعُ ve

قَرْوٌ [ḵarv] Üslûb ve tarîkat maʹnâsına müstaʹmeldir ki zikr olunan maʹnâlardan me΄hûzdur; ve minhu tekûlu: تَرَكْتُهُمْ قَرْوًا وَاحِدًا أَيْ عَلَى طَرِيقَةٍ وَاحِدَةٍ Ve şıra makûlesi nesne sıkacak mengene oluğuna ve lülesine denir ki şıra oradan cereyân eder, inbîk boğazı gibi. Ve hurmâ kütüğünden düzülmüş tekne ve batya ve fıçı tarzında kaba denir ki nebîz için içine hurmâ ve üzüm basılır, ʹalâ-kavlin o kütükten düzülmüş leğen ve tas ve bardak makûlesi maşrabaya denir ki onunla şürb olunur. Ve küçük kâseye yâhûd mutlakan küçük kaba denir. Ve kelb yalağına denir, مِيلَغَةٌ [mîleġat] maʹnâsına; bunda ḵâf’ın harekât-ı selâsıyla da lügattir; cemʹleri أَقْرَاءٌ [aḵrâ΄] ve أَقْرِي [aḵrî] ve أَقْرُوَةٌ [aḵruvet] ve قُرِيٌّ [ḵuriyy] gelir, صُلِيٌّ [ṡuliyy] vezninde. Ve yel yâ su yâhûd bağırsaklar inmekle derisi kova gibi büyük olmuş hâyeye denir ki debe taʹbîr olunur, قَرْوَةٌ [ḵarvet] dahi denir hâ’yla. Mü΄ellifin ve Cevherî’nin burada taʹrîfleri müsâmaha üzeredir.

Vankulu Lugatı - القرو maddesi

اَلْقَرْوُ [el-ḵarv] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın sükûnuyla) Şol kadehtir ki ağaçtan yonarlar. Ve

قَرْوٌ [ḵarv] Kelb yalağına dahi derler,مِيلَغٌ [mîlaġ] maʹnâsına. Ve

قَرْوٌ [ḵarv] Bir nesneyi bir vilâyetten bir vilâyete çıkıp tetebbuʹ etmeğe dahi derler, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı