اَلْقِرْوَاحُ [el-ḵirvâḩ] (قِرْطَاسٌ [ḵirṯâs] vezninde) ve
اَلْقِرْيَاحُ [el-ḵiryâḩ] (yâ ile) ve
اَلْقِرْحِيَاءُ [el-ḵirḩiyâ΄] (ḵâf’ın kesriyle جِرْبِيَاءُ [cirbiyâ΄] vezninde) Bunlar da zerʹ ve gars için nadaslanıp ıslâh olunmuş tarlaya denir. Ve
قِرْوَاحٌ [ḵirvâḩ] Ayakları uzun olan nâkaya denir. Ve uzun olup bedeni be-gâyet düz ve emles olan hurmâ ağacına denir; cemʹi قَرَاوِيحُ [ḵarâvîḩ] gelir. Ve şol deveye denir ki suyu büyük develer ile içmekten imtinâʹ edip köçekleri geldikte onlar ile bilece içer ola. Ve açık ve bâriz fezâ΄ ve meydâna denir ki üzerinde semâya hâ΄il olan sakf ve şecer makûlesi nesne olmaya ki tahte’s-semâ΄ taʹbîr olunur.
اَلْقِرْوَاحُ [el-ḵirvâḩ] (ḵâf’ın kesri ve râ’nın sükûnuyla) Şol gün dokunur yerdir ki ona gölge salar nesne muhtelit olmaya. Ve
قِرْوَاحٌ [ḵirvâḩ] Şol nâkaya dahi derler ki ayakları uzun ola. Aṡmaʹî eyitti: Bir aʹrâbîye قِرْوَاحٌ [ḵirvâḩ] nedir dedim. Eyitti: اَلَّتِي كَأَنَّهَا تَمْشِي عَلَى أَرْمَاحٍ Ve uzun hurmâ ağacına dahi derler; yukâlu: نَخْلَةٌ قِرْوَاحٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı