el-ḵirfet ~ اَلْقِرْفَةُ

Kamus-ı Muhit - القرفة maddesi

اَلْقِرْفَةُ [el-ḵirfet] (ḵâf’ın kesriyle) Töhmet ve iftirâya denir; yukâlu: هُمْ أَهْلُ قِرْفَتِي أَيْ تُهَمَتِي Ve hücnet [هُجْنَةٌ] maʹnâsınadır ki ana cânibinden olan noksândan ʹibârettir; yukâlu: بِهِ قِرْفَةٌ أَيْ هُجْنَةٌ Ve kazanca denir, kesb maʹnâsına; yukâlu: يَعِيشُ بِالْقِرْفَةِ أَيِ الْكَسْبِ Ve kabuğa denir, قِشْرَةٌ [ḵişret] maʹnâsına, husûsan nar kabuğuna denir. Ve

قِرْفٌ [ḵirf] ve

قِرْفَةٌ [ḵirfet] Burunda kuruyup kalan sümüğe denir. Ve bir nesne ile mütehhem olan adama denir; yukâlu: هُوَ قِرْفَتُهُ أَيْ مَنِ اتَّهَمَهُ بِشَيْءٍ Ve

قِرْفَةٌ [ḵirfet] Dârçînî nevʹinden bir gûneye denir, zîrâ bahâr-ı merkûm bir niçe türlü olur: Birisi maʹrûf dârçîn dedikleridir ki cismi eşḩam ve esḣan ve ekserü’t-teḣalḣül olur. Ve birisi قِرْفَةٌ [ḵirfet] dedikleridir ki kırmızı ve emles ve tatlılığa mâ΄il, zâhiri huşûnetli ve hoş-bû ve taʹmı tîz ve hirrîfiyyetli olur, buna Türkîde ʹanber kabuğu taʹbîr olunur. Ve bir nevʹi قِرْفَةُ الْقَرَنْفُلِ [ḵirfetü’l-ḵaranfül] dedikleridir ki rakîk ve pek ve karamtık olup aslâ tehalhülü olmaz ve râyihası karanfile şebîh olur, Türkîde ona karanfil kabuğu taʹbîr ederler. Ve mecmûʹ-ı aksâmı müsahhin ve mülattif ve müdirr ve müceffif ve muhaffiz ve mukavvî-i cimâʹdır. Ve

قِرْفَةٌ [ḵirfet] Vech-i mezkûr üzere mazinne-i töhmet olan mahalle ve adama denir; ve minhu tekûlu: هُمْ قِرْفَتِي أَيْ عِنْدَهُمْ طَلِبَتِي Yaʹnî “Onlar matlûbum cihetiyle mazinne ve gümân eylediğim kimselerdir.” Ve tekûlu: سَلْهُمْ عَنْ نَاقَتِكَ إِنَّهُمْ قِرْفَةٌ أَيْ تَجِدُ خَبَرَهَا عِنْدَهُمْ Yaʹnî “Gâ΄ib eylediğin nâkanı onlardan su΄âl ve teftîş eyle ki mazinne yeri olmalarıyla haberini onlardan alırsın.”

Vankulu Lugatı - القرفة maddesi

اَلْقِرْفَةُ [el-ḵirfet] (ḵâf’ın kesri ve râ’nın sükûnuyla) Vâhidi, قِشْرَةٌ [ḵişret] maʹnâsına. Ve

قِرْفَةٌ [ḵirfet] Edviyeden olan maʹrûf nesne. Ve

قِرْفَةٌ [ḵirfet] Töhmet olunan kimseye de derler; yukâlu: فُلَانٌ قِرْفَتِي أَيْ هُوَ الَّذِي إِتَّهَمْتُهُ وَبَنُو فُلَانٍ قِرْفَتِي أَيِ الَّذِينَ عِنْدَهُمْ أَظُنُّ طَلِبَتِي Ve طَلِبَةٌ [ṯalibet] ṯâ’nın fethi ve lâm’ın kesriyle matlûb maʹnâsınadır; ve yukâlu: سَلْ بَنِي فُلَانٍ عَنْ نَاقَتِكَ فَإِنَّهُ قِرْفَةٌ أَيْ تَجِدُ خَبَرَهَا عِنْدَهُمْ Ve kavluhum fi’l-meseli: “أَمْنَعُ مِنْ أُمِّ قِرْفَةَ” هُوَ اسْمُ امْرَأَةٍ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı