اَلْمُتُوعُ [el-mutûʹ] (رُجُوعٌ [rucûʹ] vezninde) Gündüz kaba kuşluk merkezine varmak maʹnâsınadır ki imtidâd maʹnâsındandır; yukâlu: مَتَعَ النَّهَارُ مُتُوعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ارْتَفَعَ قَبْلَ الزَّوَالِ Ve kuşluk vakti nihâyet-i merkezine varmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki zevâle müşrif olan vaktten ʹibârettir; ʹalâ-kavlin güneş yükselip gündüz kemâliyle rûşen olmakta müstaʹmeldir; yukâlu: مَتَعَ الضُّحَى إِذَا بَلَغَ آخِرَ غَايَتِهِ وَهُوَ عِنْدَ الضُّحَى الْأَكْبَرِ أَوْ تَرَجَّلَ وَبَلَغَ الْغَايَةَ Ve karşıdan serâb yukarı yukarı kalkımak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَتَعَ السَّرَابُ إِذَا ارْتَفَعَ Ve ipin bükümü muhkem ve şedîd olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَتَعَ الْحَبْلُ إِذَا اشْتَدَّ Ve şarâb pek kızarmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَتَعَ النَّبِيذُ إِذَا اشْتَدَّتْ حُمْرَتُهُ Ve cömertlik eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَتَعَ الرَّجُلُ إِذَا جَادَ Ve zarîf olmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَتَعَ الرَّجُلُ إِذَا ظَرُفَ
اَلْمَتْعُ [el-metʹ] (mîm’in fethi ve tâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْمُتُوعُ [el-mutûʹ] (zammeteynle) Gündüz olup uzamak; yukâlu: مَتَعَ النَّهَارُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ارْتَفَعَ وَطَالَ Ve
مَتْعٌ [metʹ] Fâ΄idelenmeğe dahi derler; yukâlu: مَتَعَ بِهِ يَتْمَعُ مَتْعًا Ve alıp gitmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: إِشْتَرَيْتُ هَذَا الْغُلَامَ لِتَمْتَعَنَّ مِنْهُ بِغُلَامٍ صَالِحٍ أَيْ لِتَذْهَبَنَّ بِهِ Bu sûrette temettuʹ maʹnâsı dahi muhtemeldir, istihdâm murâd olmakla.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı