اَلْمُلْبَبُ [el-mulbeb] (مُكْرَمٌ [mukrem] vezninde) ve
اَلْمُلَبُّ [el-mulebb] (bâ’nın idgâmıyla) إِلْبَابٌ [ilbâb]dan ism-i mefʹûllerdir. Ve
اَلْمَلْبُوبَةُ [el-melbûbet] لَبٌّ [lebb] kelimesinden ism-i mefʹûldür, göğüsüne sîne-bend geçirilmiş dâbbeye denir.
اَلْمُلْبَبُ [el-mulbeb] (mîm’in zammı ve lâm’ın sükûnu ve bâ’nın fethiyle) Şol davar ki sîne-bend vurulmuş ola. Bu kelimeyi İbnu’s-Sikkît fekk-i idgâmla rivâyet kıldı. İbn Keysân eyitti: Tahfîfle olmak galattır, kıyâs budur ki مُلَبٌّ [mulebb] denile, nitekim مُحَبٌّ [muḩabb] denilir, أَحْبَبْتُ dan. Ve
لَبَبٌ [lebeb] Hâlet maʹnâsına da gelir; yukâlu: هُوَ فِي لَبَبٍ رَخِيٍّ أَيْ فِي حَالٍ وَاسِعَةٍ Ve
لَبَبٌ [lebeb] Kumun yufkasına da derler, zîrâ ʹazîmine عَقَنْقَلٌ [ʹaḵanḵal], ondan ednâsına كَثِيبٌ [kešamp;îb], ondan ednâsına عَوْكَلٌ [ʹavkel] derler, ondan ednâsına سِقْطٌ [siḵṯ] derler sîn’in kesri ve ḵâf’ın sükûnuyla, ondan ednâsına عَدَابٌ [ʹadâb] derler ʹayn-ı mühmelenin ve dâl-ı mühmelenin fethiyle, ondan ednâsına لَبَبٌ [lebeb] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı