اَلْمِلْكُ [el-melk] (mîm’in harekât-ı selâsı ve lâm’ın sükûnuyla) ve
اَلْمَلَكَةُ [el-meleket] (fetehâtla) ve
اَلْمَمْلُكَةُ [el-memluket] (mîm’in fethi ve lâm’ın zammı, ʹalâ-kavlin harekât-ı selâsıyla) Bir nesneye istiklâl vechi üzere zabt eylemeğe kâdir olarak zafer bulup zîr-i dest ü istîlâya almak maʹnâsınadır ki mâlik olmak taʹbîr olunur; yukâlu: مَلَكَ الشَّيْءَ مِلْكًا مُثَلَّثَةً وَمَلَكَةً وَمَمْلُكَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا احْتَوَاهُ قَادِرًا عَلَى الْإِسْتِبْدَادِ بِهِ Ve
مُلْكٌ [mulk] (mîm’in harekât-ı selâsıyla yâhûd fethateynle yâhûd zammeteynle) Mülkiyyet üzere zabt ve tasarruf olunacak nesneye denir; yukâlu: مَا لَهُ مُلْكٌ أَوْ مَلَكٌ أَوْ مُلُكٌ أَيْ شَيْءٌ يَمْلِكُهُ Ve beyne’l-aʹrâb bir adamın merʹâ ve meşreb ve devâbb ve mevâşîsine yâhûd bir adamın kendisi hafr edip infirâd üzere zabt eylediği kuyuya ıtlâk olunur; ve minhu tekûlu: لِي فِي هَذَا الْوَادِي مُلْكٌ مُثَلَّثًا وَيُحَرَّكُ أَيْ مَرْعًى وَمَشْرَبٌ وَمَالٌ أَوْ هِيَ الْبِئْرُ يَحْفِرُهَا وَيَنْفَرِدُ بِهَاVe
مُلْكٌ [mulk] (mîm’in harekât-ı selâsıyla) Hâssaten bir adamın suyuna ıtlâk olunur; yukâlu: لَيْسَ لَهُمْ مُلْكٌ مُثَلَّثًا أَيْ مَاءٌ Ve
مُلْكٌ [mulk] (kezâlik harekât-ı selâsla) Memlûk maʹnâsına müstaʹmeldir, مَلَكَةٌ [meleket] gibi, ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir adamın taht-ı iktidârında olan şey΄e denir; tekûlu: أَعْطَانِي مِنْ مُلْكِهِ مُثَلَّثَةً أَيْ مِمَّا يَقْدِرُ عَلَيْهِ Ve yine harekât-ı selâsla kulluk, rıkk ve bendegî maʹnâsınadır; yukâlu: طَالَ مُلْكُهُ مُثَلَّثَةً أَيْ رِقُّهُ Ve yine harekât-ı selâsla hatun tezevvüc eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَمْلَكَهُ إِيَّاهَا حَتَّى مَلَكَهَا مُلْكًا مُثَلَّثًا أَيْ زَوَّجَهُ إِيَّاهَا فَتَزَوَّجَهَا وَلَا يُقَالُ مَلَكَ بِهَا وَلَا أَمْلَكَ Ve مُلْكُ الطَّرِيقِ [mulku’ṯ-ṯarîḵ] yine harekât-ı selâsla yolun vasatına yâhûd kenârına ıtlâk olunur; yukâlu: أَخَذَ مُلْكَ الطَّرِيقِ أَيْ وَسَطَهُ أَوْ حَدَّهُ
اَلْمَلَكَةُ [el-meleket] (fethateynle) Mâlik olmak, مَلْكٌ [melk] maʹnâsında lügattır; yukâlu: مَا فِي مَلَكَتِهِ شَيْءٌ Ve
مَلَكَةٌ [meleket] Kullarına hüsn-i huluk üzere olmağa dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ حَسَنُ الْمَلَكَةِ إِذَا كَانَ حَسَنَ الصُّنْعِ إِلَى مَمَالِيكِهِ Ve fi’l-hadîsi: “لَا يَدخُلُ الْجَنَّةَ سَيِّءُ الْمَلَكَةِ”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı