اَلْهَبْدُ [el-hebd] (عَبْدٌ [ʹabd] vezninde) ve
اَلْهَبِيدُ [el-hebîd] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Ebûcehl karpuzuna denir, حَنْظَلٌ [ḩanżal] gibi, ʹalâ-kavlin çekirdeğine denir. Ve
هَبْدٌ [hebd] Masdar olur, ebû-cehl karpuzunu kırıp pişirmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَدَ الْحَنْظَلَ هَبْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا كَسَرَهُ وَطَبَخَهُ İşbu ebû-cehl karpuzu bâdiyede olur, be-gâyet acı nesnedir. Bedevîler devşirip kırarlar ve çekirdeğini çıkarıp bir yere vazʹ ve bir niçe gün üzerine su dökmekle merâretini izâle eyledikten sonra zarûret hengâmında tabh ve ekl ederler. Ve Esâs’ta هَبِيدٌ [hebîd] çekirdeği olmak üzere mersûmdur. Ve
هَبْدٌ [hebd] حَنْظَلٌ [ḩanżal] devşirmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَدَ الْهَبِيدَ إِذَا جَنَاهُ Ve bir adama حَنْظَلٌ [ḩanżal] yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَبَدَ فُلاَنًا إِذَا أَطْعَمَهُ الْهَبِيدَ
اَلْهَبِيدُ [el-hebîd] (hâ’nın fethi ve bâ’nın kesriyle) حَنْظَلٌ [ḩanżal] tohumu. Ve حَنْظَلٌ [ḩanżal] ḩâ-i mühmelenin fethi ve nûn’un sükûnu ve żâ-i muʹcemenin fethiyle karga düğleği dedikleri nesne ki ona ebû cehl kavunu dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı