el-vaʹveʹat ~ اَلْوَعْوَعَةُ

Kamus-ı Muhit - الوعوعة maddesi

اَلْوَعْوَعَةُ [el-vaʹveʹat] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) ve

اَلْوَعْوَاعُ [el-vaʹvâʹ] (vâv’ın fethiyle) Kurt ve köpek ve çakal kısmı ürümek maʹnâsınadır; yukâlu: وَعْوَعَ الذِّئْبُ وَالْكَلْبُ وَالْوَعُّ وَعْوَعَةً وَوَعْوَاعًا إِذَا صَاتَ ve tekûlu: سَمِعْتُ وَعْوَعَةَ الذِّئْبِ وَوَعْوَاعَهُ أَيْ صَوْتَهُ Ve

وَعْوَعَةُ [Vaʹveʹat] Bir mevziʹ adıdır. Ve Ḵays b. Ḩanżala kabîlesinden bir recül adıdır; ve minhu’l-meselu: “هَنَّا وَهَنَّا عَنْ جِمَالِ وَعْوَعَةَ” Burada هَنَّا kelimesi hâ’nın fethi ve nûn’un teşdîdiyledir ki tebʹîde dâlldir, أُبْعُدْ عَنْهَا demektir. Ve جِمَالُ وَعْوَعَةَ [Cimâlu Vaʹveʹat] bir mekândır. Ve baʹzılar mesel-i mezbûr “Eğer sen selâmet bulur isen ben gayrı nesneye mübâlât etmem” diyecek yerde darb olunur dediler. Pes “كُلُّ شَيْءٍ وَلاَ وَجَعُ الرَّأْسِ” kabîlinden olur ki vecaʹ-ı re΄sten mâ-ʹadâsı âsândır demektir. Ebû Zeyd dedi ki mesel-i mezbûr “كُلُّ شَيْءٍ مَا خَلاَ اللهَ جَلَلُ” kabîlindendir. جَلَلٌ [celel] sehl ve hakîr demektir. Pes “Sen Cimâlu Vaʹveʹa’dan baʹîd ol ki onun hücnetinden selâmette olasın, sâ΄ir mahallere takarrüb eylediğine mübâlât eylemem” demek olur. Ve

وَعْوَعَةٌ [vaʹveʹat] Nâsa telâş verip şûriş ve ıztırâba düşürmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَعْوَعَ الْقَوْمَ إِذَا زَعْزَعَهُمْ Ve

وَعْوَاعٌ [vaʹvâʹ] Cemâʹat-i insânîye denir, ʹalâ-kavlin çığıltı ve galebe ve kavga üzere olan cemâʹate ıtlâk olunur. Ve yanşak ve yâve-gû boşboğaza denir; yukâlu: رَجُلٌ وَعْوَاعٌ أَيْ مِهْذَارٌ Ve nâsın şamâtasına ve çığıltı ve kavgasına denir. Ve gözcüye denir, dîde-bân maʹnâsına; müfred ve cemʹine ıtlâk olunur. Ve bir mevziʹ adıdır.

Vankulu Lugatı - الوعوعة maddesi

اَلْوَعْوَعَةُ [el-vaʹveʹat] (ʹalâ-vezni اَلزَّلْزَلَةُ [ez-zelzelet]) Kurt âvâzıdır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı