اَلْبَخْسُ [el-baḣs] (bâ’nın fethi ve ḣâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) Bir nesneyi eksiltmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَخَسَهُ بَخْسًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا نَقَصَهُ Ve zulm ve taʹaddî eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: بَخَسَهُ إِذَا ظَلَمَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre بَخْسٌ [baḣs] ʹalâ-sebîli’z-zulm naks eylemeğe mahsûs olmakla burada اَلْبَخْسُ اَلنَّقْصُ وَاَلظُّلْمُ ʹunvânıyla tefsîr eylemekle maʹnâ-yı vâhid olmuş olur, bir adamın hakkını noksân vermek gibi. Ve şârihin beyânına göre her birinde dahi istiʹmâl olunur; ve minhu kavluhu taʹâlâ ﴿وَلاَ تَبْخَسُوا النَّاسَ﴾ أَيْ لاَ تَظْلِمُوهُمْ Ve göz çıkarmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَخَسَ عَيْنَهُ إِذَا فَقَأَهَا بِالْإِصْبَعِ وَغَيْرِهَا Ve
بَخْسٌ [baḣs] Şol tarlaya ıtlâk olunur ki zürûʹu hemân yağmur ile hâsıl olur ola ki مَسْقِيٌّ [mesḵiyy] mukâbilidir, sudan nasîbi مَبْخُوسٌ [mebḣûs] olduğuna mebnîdir. Ve
بَخْسٌ [baḣs] Mâl ve metâʹdan bâc ve gümrük almak maʹnâsınadır; yukâlu: بَخَسَ النَّاسَ إِذَا مَكَسَهُمْ
اَلْبَخْسُ [el-baḣs] (bâ’nın fethi ve ḣâ’nın sükûnuyla) Nâkıs maʹnâsına; yukâlu: ﴿وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ﴾ (يوسف 20) Ve
بَخْسٌ [baḣs] Nâkıs kılmağa dahi derler; yukâlu: بَخَسَهُ حَقَّهُ يَبْخَسُهُ بَخْسًا إِذَا نَقَصَهُ Ve beyʹ kaçan muʹtedil olsa لَا بَخْسَ فِيهِ وَلَا شَطَطَ derler. Ve شَطَطٌ [şeṯaṯ] şîn-i muʹcemenin ve ṯâ-i mühmelenin fethiyle ziyâde maʹnâsınadır. Ve fi’l-meseli: “تَحْسَبُهَا حَمْقَاءَ وَهِيَ بَاخِسٌ” Yaʹnî onu muʹâmelesinde mütlif sanırsın hâlâ ki o mütlif değil nâkıs kılıcıdır. Ve
بَخْسٌ [baḣs] Kezâlik şol yere derler ki suvarmaksızın ot bitire.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı