اَلسِّرْدَاحُ [es-sirdâḩ] ve
اَلسِّرْدَاحَةُ [es-sirdâḩat] (sîn’lerin kesriyle) Tavîle yâhûd kerîme yâhûd ʹazîme yâhûd semîne yâhûd kurumu tâm ve endâmı kâmil kaviyye ve şedîde olan nâkaya denir. Cemʹi سَرَادِحُ [serâdiḩ] gelir. Ve
سِرْدَاحٌ [sirdâḩ] Mugaylân ağacından bölüğe ve cemâʹate denir. Müfredi سِرْدَاحَةٌ [sirdâḩat]tır hâ’yla ki bir bölük demektir.
اَلسِّرْدَاحُ [es-sirdâḩ] (sîn’in kesriyle) Şol mülâyim yerdir ki ot bitirir ve نَصِيٌّ [neṡiyy] bitirir. Ve نَصِيٌّ [neṡiyy] nûn’un fethiyle ve ṡâd-ı mühmele ile bir ottur ki ağardıkta ona طَرِيفَةٌ [tarîfet] derler. Ve
سِرْدَاحٌ [sirdâḩ] Şol nâkadır ki kesîretü’l-lahm ola. Ferrâ eyitti: سِرْدَاحٌ [sirdâḩ] büyük olan nâkaya derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı