seʹat ~ سَعَةٌ

Kamus-ı Muhit - سعة maddesi

اَلسَّعَةُ [es-seʹat] (دَعَةٌ [deʹat] vezninde) ve

اَلسِّعَةُ [es-siʹat] (زِنَةٌ [zinet] vezninde) Bir nesne bir şey΄e geniş gelmek maʹnâsınadır; ضِيقٌ [ḋîḵ] mukâbilidir; yukâlu: وَسِعَهُ الشَّيْءُ يَسَعُهُ كَيَضَعُهُ سَعَةً وَسِعَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ ضِدُّ ضَاقَ Ve tekûlu’l-ʹArab: لِيَسَعْكَ بَيْتُكَ وَهُوَ أَمْرٌ بِالْقَرَارِ فِيهِ Yaʹnî “Sana meskenin geniş olsun ki onda karâr ve ârâm üzere ol” demekten kinâyedir. Ve bir nesne bir şey΄e bol gelmekle onu içine almak maʹnâsına ve bir nesne bir kaba sığışmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَذَا الْإِنَاءُ يَسَعُ عِشْرِينَ كَيْلاً أَيْ يَتَّسِعُ لِعِشْرِينَ وَهَذَا يَسَعُهُ عِشْرُونَ كَيْلاً أَيْ يَتَّسِعُ فِيهِ عِشْرُونَ ve yukâlu: وَسِعَتْ رَحْمَةُ اللهِ كُلَّ شَيْءٍ وَلِكُلِّ شَيْءٍ وَعَلَى كُلِّ شَيْءٍ أَيْ أَحَاطَ ve yukâlu: أَللَّهُمَّ سَعْ عَلَيْنَا أَيْ وَسِّعْ يَعْنِي رَحْمَتَكَ Pes mefʹûlü mahzûf olur ki müteʹaddîdir. Ve

سَعَةٌ [seʹat] Tâb u tâkat ve kudret maʹnâsına müstaʹmeldir; aslı وُسْعٌ idi, hâ΄ vâv’dan ʹıvazdır; ve minhu tekûlu: مَا أَسَعُ ذَاكَ أَيْ مَا أَطِيقَهُ Ve

سَعَةٌ [seʹat] At kısmı وَسَاعٌ [vesâʹ] olmak maʹnâsınadır; ke-mâ se-yuzkeru.

Vankulu Lugatı - سعة maddesi

اَلسَّعَةُ [es-seʹat] (sîn’in fethiyle) Bir nesneye vüsʹat vermek; yukâlu: وَسِعَهُ الشَّيْءُ يَسَعُهُ سِعَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ يُقَالُ لَا يَسَعُنِي شَيْءٌ وَيَضِيقُ عَنْكَ Yaʹnî “Sana müzâyaka veren bana vüsʹat vermez.” Ve يَسَعُ den vâv sâkıt oldu, يَطَأُ den sâkıt olduğu gibi, nitekim bâb-ı hemzede وَطِئَ يَطَأُ den sâkıt olduğu mevziʹde beyân olunmuştur. Ve

سَعَةٌ [seʹat] Kudrete ve tâkata dahi derler. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ﴾ (الطلاق 7) أَيْ غَنِيٌّ قدْرَ سَعَتِهِ وَالْهَاءُ عِوَضٌ مِنَ الْوَاوِ Ve

اَلْوُسْعُ [el-vusʹ] (vâv’ın zammı ve sîn’in sükûnuyla) سَعَةٌ [seʹat] Kudret ve tâkat maʹnâsınadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı