اَلسَّطِيحُ [es-saṯîḩ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Yere döşenmiş maktûle ıtlâk olunur. Ve şol kimseye ıtlâk olunur ki arkası üzere uzanmış yâhûd düşüp serilmiş olup lâkin zaʹfından yâ mukʹad olduğundan batî΄ü’l-kıyâm ola. Ve su tulumuna ıtlâk olunur, مَزَادَةٌ [mezâdet] maʹnâsına ve ona سَطِيحَةٌ [saṯîḩat] dahi denir hâ’yla. Ve
سَطِيحٌ [Saṯîḩ] Benû Ži΄b kabîlesinden Câhiliyyet’te bir kâhin adıdır ki başından gayrı cesedinde asla kemik kısmı yok idi. Mezbûrun ismi Rebîʹ idi. Biʹset-i nebevîden mukaddem tulûʹ-ı âfitâb-ı risâleti ihbâr eylemişti. Üç yüz sene muʹammer oldu. Leyle-i mevlid-i nebevîde Nûşirevân’ın sükût-ı şürefât-ı eyvânı husûsu ondan istikşâf eylediler. Vücûdunda asla kemik olmamakla bir yere götürdükte bohça gibi dürüp bükerler idi. Ve gazab-nâk oldukta şişip kalkar idi.
اَلسَّطِيحَةُ [es-seṯîḩat] ve
اَلسَّطِيحُ [es-seṯîḩ] Azık koyacak nesne, tûşe-dân maʹnâsına. Ve
سَطِيحٌ [seṯîḩ] O kimseye derler ki arka üzere yatmış ola. Ve
سَطِيحٌ [Seṯîḩ] Benî Žuveyb kabîlesinden bir falcının ismidir ki rivâyet olunur başından gayrı yerinde sünüğü yok idi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı