اَلسَّيْلُ [es-seyl] (مَيْلٌ [meyl] vezninde) ve
اَلسَّيَلَانُ [es-seyelân] (مَيَلَانٌ [meyelân] vezninde) Akmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَالَ الْمَاءُ سَيْلًا وَسَيَلَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا جَرَى Ve
سَيْلٌ [seyl] Akan suya da ıtlâk olunur; masdar ism mevziʹine mevzûʹdur; yukâlu: مَاءٌ سَيْلٌ أَيْ سَائِلٌ Ve ʹinde’l-baʹz سَيْلٌ [seyl] cereyânı tugyân üzere olan firâvân suya ıtlâk olunur, zîrâ mübâlagayı mutazammındır, Fârisîde seylâb derler; cemʹi سُيُولٌ [suyûl]dür. Pes lisân-ı ʹâmme-i Türkîde sel suyu bâ-fermân-ı ʹâlî ile kabîlindendir.
اَلسَّيْلُ [es-seyl] (sîn’in fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Şol sudur ki cereyânı tugyân üzere ola. Ve
سَيْلٌ [seyl] Suyun ve gayrı nesnenin akmasına dahi derler cereyân maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı