ʹuḵru dâr ~ عُقْرُ دَارٍ

Vankulu Lugatı - عقر دار maddesi

اَلْعُقْرُ [el-ʹuḵr] (ʹayn’ın zammı ve ḵâf’ın sükûnuyla) ʹAvret ve sâ΄ir hayvân doğurmaz olmak; yukâlu: لَقِحَتِ النَّاقَةُ عَنْ عُقْرٍ Yaʹnî doğurmadan kaldıktan sonra hâmile oldu; ve yukâlu: عَقُرَتِ الْمَرْأَةُ يَعْقُرُ عُقْرًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا صَارَتْ عَاقِرًا مِثْلُ حَسُنَتْ حُسْنًا Ebû Zeyd rivâyeti üzere. Ve

عُقْرٌ [ʹuḵr] Kezâlik ʹavretin mehrine dahi derler, kaçan şübhe üzere vat΄ olunsa. Ve

بَيْضَةُ الْعُقْرِ [beyḋatu’l-ʹuḵr] Kezâlik ʹArabların zuʹm ettiği üzere horoz yumurtasıdır, zîrâ horoz ʹömründe bir kerre yumurtlar. Ve onun yumurtası bir cins yumurtadır ki kiçirektir, uzunluğuna mâyildir. بَيْضَةُ الْعُقْرِ [beyḋatu’l-ʹuḵr] dediklerine bâʹis budur ki bikrin bekâreti onunla tecribe olunur. Ve bundan me΄hûzdur ʹArabların “كَانَتْ بَيْضَةَ الْعُقْرِ” dedikleri şol inʹâm hakkında ki bir kerre vâkiʹ ola. Baʹzılar eyitti: بَيْضَةُ الْعُقْرِ [beyḋatu’l-ʹuḵr] ʹArabların “بَيْضَةُ الْأَنُوقِ وَالْأَبْلَقُ الْعَقُوقُ” dedikleri gibidir ki bu mahâl mertebesinde olan nesnede istiʹmâl olunur. Ve أَنُوقٌ [enûḵ] hemzenin fethi ve nûn’un zammıyla kerkes dedikleri kuştur ki yüce dağlarda sarp yerlerde yumurtlamağın yumurtasına kimse zafer bulamaz. Ve أَبْلَقُ [eblaḵ] şol erkek attır ki levni ak ile siyâh karışık ola. Ve عَقُوقٌ [ʹaḵûk] ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın zammıyla hâmile demektir, erkek at hâmile olmak hod muhâldır. Ve

عُقْرُ النَّارِ [ʹuḵru’n-nâr] Âteşin orta yeri ve muʹzamı. Ve

عُقْرُ الْحَوْضِ [ʹuḵru’l-ḩavḋ] Havuzun mu΄ahhar olan yeridir ki deve suvada vardıkta onda karâr eder, عُقْرٌ [ʹuḵr] ve عُقُرٌ [ʹuḵur] derler ḵâf’ın sükûnu ve zammıyla,عُسْرٌ [ʹusr]le عُسُرٌ [ʹusur] gibi. Ve

عُقْرُ دَارٍ [ʹuḵru dâr] Duvarın aslına dahi derler, ehl-i Medîne lügati üzere.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı