ʹaḵl ~ عَقْلٌ

Kamus-ı Muhit - عقل maddesi

Mü΄ellifin وَيُطْلَقُ لِأُمُورٍ لِقُوَّةٍ بِهَا kavlinde vâkiʹ لِقُوَّةٍ kelimesi لِأُمُورٍ kavlinden bedeldir ve لِمَعَانٍ ve لِهَيْئَةٍ kavlleri maʹtûftur. Ve bu bedel-i baʹz tarîkiyledir yâhûd maʹa-mâ ʹutife ʹaleyhi iʹtibârıyla bedel-i küll olur; أَوْ لِقُوَّةٍ nüshası galattır. Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl عَقْلٌ [ʹaḵl] imsâk ve istimsâk maʹnâsına mevzûʹdur. Vedîʹa-i mezkûre insânı umûr-ı kabîhadan menʹ ve imsâk eylediği mülâbesesiyle عَقْلٌ [ʹaḵl] ıtlâk olundu ve tesmiye bi’l-masdardır, niteki ḩicr ve nehy ıtlâkı dahi bu mülâsebe iledir. Ve masdar olarak istiʹmâl olunur, niteki مَعْقُولٌ [maʹḵûl] dahi masdardır, مَفْعُولٌ [mefʹûl] vezninde, ʹaklı istiʹmâlle her nesneyi bilir olmak maʹnâsınadır ki oğlan ʹâkıl ve bâlig olmak taʹbîr olunur; yukâlu: عَقَلَ الْغُلَامُ عَقْلًا وَمَعْقُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَدْرَكَ فَهُوَ عَاقِلٌ مِنْ عُقَلَاءَ Ve fi’l-Esâs yukâlu: مَا فَعَلْتُ مُنْذُ عَقَلْتُ وَيُقَالُ عَقَلَ فُلَانٌ بَعْدَ الصِّبَا أَيْ عَرَفَ الْخَطَأَ الَّذِي كَانَ عَلَيْهِ Yaʹnî kendide olan hatânın hatâ olduğunu fehm ve idrâk eyledi. Ve Muḵaddimetu’l-Edeb’de Zemaḣşerî عَقْلٌ [ʹakl] hiredmend geşten yaʹnî ʹakıllı olmak ve عَقَلَ الْغُلَامُ hiredmend şud yaʹnî oğlan ʹâkıl oldu ʹunvânıyla tefsîr eylemekle vech-i mezkûr üzere terceme olundu. Ve Miṡbâḩ’ta bâb-ı sânîden müteʹaddî olarak idrâk ve bâb-ı râbiʹden lâzım maʹnâsıyla mersûmdur, hattâ عُقَلَاءُ [ʹuḵalâ΄] üzere cemʹlenmesi ona mebnîdir. Ve mü΄ellife göre صَالِحٌ [ṡâliḩ] ve عَالِمٌ [ʹâlim] gibi nevâdirden olur. İntehâ. Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] ʹİlâc yüreği kabz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ الدَّوَاءُ بَطْنَهُ عَقْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا أَمْسَكَهُ Ve fehm ve idrâk eylemek maʹnâsınadır ki zikr olunan nûr-ı rûhânî eseridir; yukâlu: عَقَلَ الشَّيْءَ عَقْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا فَهِمَهُ Ve devenin ayağını büküp bilekçesini koluna bağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ الْبَعِيرَ إِذَا شَدَّ وَظِيفَهُ إِلَى ذِرَاعِهِ Ve bir adam maktûlün hûn-bahâsını vermek maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ الْقَتِيلَ إِذَا وَدَاهُ Ve bir kimse kâtilden bedel olup kâtil üzere lâzım gelen hûn-bahâyı kendi mâlından edâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ عَنْ فُلَانٍ إِذَا أَدَّى جِنَايَتَهُ Burada عَنْ kelimesi bedeliyyet içindir. Ve hûn-bahâ almak için ḵaved ve kısâsı terk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ لَهُ دَمَ فُلَانٍ إِذَا تَرَكَ الْقَوَدَ لِلدِّيَةِ Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] ve

عُقُولٌ [ʹuḵûl] Âhû kısmı yüksek sarp dağa kaçıp çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ الظَّبْيُ عَقْلًا وَعُقُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَعِدَ Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] Gölge tamâm nısf-ı nehâr haddinde seyrden kalıp sâbit olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ الظِّلُّ إِذَا قَامَ قَائِمَ الظَّهِيرَةِ Ve

عُقُولٌ [ʹuḵûl] Bir yere sığınmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ إِلَيْهِ إِذَا لَجَأَ Ve güreşçi hasmını sarma taʹbîr olunan fend ile yıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ فُلَانًا إِذَا صَرَعَهُ الشَّغْرَبِيَّةَ Ve deve عَاقُولٌ [ʹâḵûl] dedikleri nebât otlamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقَلَ الْبَعِيرُ إِذَا أَكَلَ الْعَاقُولَ Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] Hûn-bahâya ıtlâk olunur. Fi’l-asl hûn-bahâ için verdikleri develeri götürüp veliyy-i maktûlün kapısına عَقْلٌ [ʹaḵl] ve bend ederler idi, sonra hûn-bahâda dahi istiʹmâl olundu; ve minhu yukâlu: اَلْعَقْلُ عَلَى الْعَاقِلَةِ أَيِ الدِّيَةُ Ve kalʹaya ve hısn ve hisâra ıtlâk olunur. Ve sığınacak yere denir; tekûlu: هُوَ عَقْلِي أَيْ حِصْنِي وَمَلْجَإِي Ve insânın gönlüne ıtlâk olunur, قَلْبٌ [ḵalb] maʹnâsına; bunlar tesmiye bi’l-masdarlardır. Ve mihaffe örtüsü olan kırmızı beze denir, ʹalâ-kavlin bir çeşit alaca kumaş adıdır, mihaffe pûşîdesi dahi ederler. Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] ʹArûziyyîn ıstılâhında bahr-i vâfirin mufâʹaletun cüz΄ünden lâm’ı ki beşinci harf-i müteharriktir, isḵât eylemeğe ıtlâk olunur, pes mefâʹilun cüz΄üne nakl olunur; عَقْلٌ [ʹaḵl]-ı baʹîrden me΄hûzdur. Burada إِسْقَاطُ الْيَاءِ مِنْ مَفَاعِيلُنْ nüshası galat-ı mahzdır.

Vankulu Lugatı - عقل maddesi

اَلْعَقْلُ [el-ʹaḵl] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) İnsânla kâ΄im bir nesnedir ki insânı nâ-şâyeste nesnelerden hacr edip nehy eyler. Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] Masdar dahi gelir, bir nesneyi idrâk etmek maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı