ʹakk ~ عَكٌّ

Kamus-ı Muhit - عك maddesi

اَلْعَكُّ [el-ʹakk] ve

اَلْعَكِيكُ [el-ʹakîk] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bunlar da durgun havâlı ıssı güne denir; yukâlu: يَوْمٌ عَكٌّ وَعَكِيكٌ أَيْ شَدِيدُ الْحَرِّVe

عَكٌّ [ʹakk] Masdar olur, havâ durgun olarak be-gâyet ıssı olmak maʹnâsınadır; tekûlu: عَكَّ يَوْمُنَا عَكًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا صَارَ عَكِيكًاVe gebe nâka çığıt olmuş hatun gibi bir türlü renge girmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّتِ النَّاقَةُ إِذَا تَبَدَّلَتْ لَوْنًا غَيْرَ لَوْنِهَا Ve bir kimsenin üzerine kerr ve hamle eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّ عَلَيْهِ إِذَا عَطَفَهُ كَمَا يُقَالُ عَاكَهُ عَوْكًا Ve bir sözün tekrâr söylenmesini taleb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّ فُلَانًا إِذَا حَدَّثَهُ بِحَدِيثٍ فَاسْتَعَادَ مِنْهُ مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلَاثًاVe bir adamın hakkını ʹavk ve te΄hîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّهُ إِذَا مَاطَلَهُ بِحَقِّهِ Ve bir kimse üzere tekrâr-be-tekrâr şerr ve şûr ilkâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّهُ بِشَرٍّ إِذَا كَرَّرَهُ عَلَيْهِ Ve bir adamı işinden sarf edip alıkomak maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّهُ عَنْ حَاجَتِهِ إِذَا صَرَفَهُ وَحَبَسَهُ Ve bir kimseye huccet ve burhânla gâlib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّهُ بِالْحُجَّةِ إِذَا قَهَرَهُ بِهَا Ve bir adamı itʹâb edince kadar bir işi tekrâr-be-tekrâr işletmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّهُ بِالْأَمْرِ إِذَا رَدَّهُ حَتَّى أَتْعَبَهُ Ve kamçı ile vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّهُ بِالسَّوْطِ إِذَا ضَرَبَهُ بِهِ Ve bir muglak ve mübhem kelâmı tefsîr ve beyân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَكَّ الْكَلَامَ إِذَا فَسَّرَهُVe

عَكٌّ [ʹakk] Bele kuşanılan fûtanın iki uçlarını salıverip sâ΄ir yerini kuşanıp bağlanmağa denir, عَكَّى [ʹakkâ] dahi denir, حَتَّى [ḩattâ] vezninde; yukâlu: إِئْتَزَرَ إِزْرَةَ عَكَّ وَكَّ وَإِزْرَةَ عَكَّى وَهِيَ أَنْ يُسْبِلَ طَرَفَيْ إِزَارِهِ وَيَضُمَّ سَائِرَهُ Burada وَكٌّ [vekk] vâv ile defʹ maʹnâsınadır ki izârı salıvermekten ʹibârettir. Ve ʹAkk b. ʹUdšamp;ân šamp;â-yı müsellese ile İbn Abdullâh b. el-Ezd’dir. Cevherî vehminden nâşî Maʹadd’ın birâderi olmak üzere nûn’la İbn ʹAdnân diye resm eylemiştir. Ve ʹAkk, ʹalâ-kavlin Ḩârišamp; b. ed-Di΄šamp; b. ʹAdnân’ın lakabıdır, lâkin savâb olan kavl-i evveldir.

Vankulu Lugatı - عك maddesi

اَلْعَكُّ [el-ʹakk] (ʹayn’ın fethi vekâf’ın teşdîdiyle) Bir kimseyi hâcetinden alıkomak; tekûlu: عَكَكْتُهُ إِذَا حَبَسْتَهُ عَنْ حَاجَتِهِ Ve bir kimsenin hakkın eğlendirip vermemeğe de derler; yukâlu: عَكَكْتُهُ إِذَا مَاطَلْتَهُ بِحَقِّهِ Ve

عَكٌّ [ʹakk] Bir sözün tekrâr haber verilmesin taleb etmeğe dahi derler; tekûlu: عَكَكْتُهُ الْحَدِيثَ أَعُكُّهُ عَكًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا اسْتَعَدْتَهُ الْحَدِيثَ حَّتَى كَرَّرَهُ عَلَيْكَ مَرَّتَيْنِ Ve

عَكٌّ [ʹakk] Ziyâde ıssı olan güne dahi derler; yukâlu: عَكَّ يَوْمُنَا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ أَيْضًا Ve

عَكٌّ [ʹakk] Şol recüle derler ki berk olup kuvvetli ola. Ve

عَكٌّ [ʹakk] Kamçıyla vurmağa dahi derler; yukâlu: عَكَّهُ بِالسَّوْطِ إِذَا ضَرَبَهُ Ve

عَكٌّ [ʹAkk] Meʹadd’ın birâderi adıdır ki Cevherî zamânında Yemen’de imiş. Ve

عَكٌّ [ʹakk] İzârın iki ucın salıverip ortasın kendiye zamm etmeğe dahi derler; minhu kavluhum: إِتَّزَرَ فُلَانٌ إِزْرَةَ عَكَّ وَكَّ Ve إِزْرَةَ عَكَّى dahi derler elif-i maksûre ile. Ve وَكٌّ [vekk] defʹ maʹnâsınadır ki izârın salıverilmesinden ʹibâret olur. Ve

عَكٌّ [ʹakk] Isıtma mülâzım olmağa dahi derler; yukâlu: عَكَّتْهُ الْحُمَّى إِذَا لَزِمَتْهُ وَأَحْمَتْهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı