ʹalâ ~ عَلَى

Kamus-ı Muhit - على maddesi

عَلَى [ʹalâ] (ʹayn’ın fethi ve elifin kasrıyla) Harftir, yaʹnî hurûf-ı cârredendir. Sîbeveyhi’den ismiyyeti mervîdir. Dokuz maʹnâya delâlet eder: 1) Hissî ve maʹnevî istiʹlâ΄ ve tefevvuk için olur ki gâliben mecrûruna istiʹlâya delâlet eder; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ﴾ Ve baʹzen mecrûrunun mukâbiline müstaʹlî olur; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى﴾ أَيْ عَلَى الْمَكَانِ الَّذِي هُوَ قَرِيبٌ مِنَ النَّارِ هَادِيًا يَدُلُّنِي عَلَى الطَّرِيقِ Ve istiʹlâ-i maʹnevî için olur; nahvu عَلَيْهِ دَيْنٌ 2) Musâhabet için gelir مَعَ kelimesi gibi; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ﴾ أَيْ مَعَ حُبِّهِ 3) Mücâveze içindir, عَنْ gibi; ke-kavli’ş-şâʹiri: “إِذَا رَضِيَتْ عَلَيَّ بَنُو قُشَيْرٍ ||لَعَمْرُ اللهِ أَعْجَبَنِي رِضَاهَا” أَيْ رَضِيَتْ عَنِّي 4) Taʹlîl içindir, lâm gibi; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿وَلِتُكَبِّرُوا اللهَ عَلَى مَا هَدٰيكُمْ﴾ أَيْ لِمَا هَدَاكُمْ يَعْنِي لِهِدَايَتِهِ إِيَّاكُمْ 5) Zarfiyyet içindir; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ﴾ أَيْ فِي حِينِ غَفْلَةٍ 6) Harf-i cerr olan مِنْ maʹnâsınadır; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿وَإِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ﴾ أَيْ مِنَ النَّاسِ 7) Bâ-i cârre maʹnâsınadır; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿حَقِيقٌ عَلَى أَنْ لَا أَقُولَ عَلَى اللهِ إِلَّا الحَقِّ﴾ أَيْ بِأَنْ لَا أَقُولَ Ve bu kırâ΄at-ı mahsûsadır. 8) Zâ΄id olup mahzûf olan عَلَى kelimesinden ʹivaz olur; ke-kavli’ş-şâʹir: “إِنَّ الْكَرِيمَ وَأَبِيكَ يَعْتَمِلْ || إِنْ لَمْ تَجِدْ يَوْمًا عَلَى مَنْ يَتَّكِلْ” أَيْ مَنْ يَتَّكِلُ عَلَيْهِ فَحَذَفَ عَلَيْهِ وَزَادَ “عَلَى” قَبْلَ الْمَوْصُولِ عِوَضًا 9) İstidrâk içindir ki لَكِنْ maʹnâsına olur; nahvu kavlihim: فُلَانٌ جَهَنَّمِيٌّ عَلَى أَنَّهُ لَا يَأَْسُ مِنْ رَحْمَةِ اللهِ Ve عَلَى [ʹalâ] kelimesi ism olur, فُوَيْقٌ maʹnâsınadır ki فَوْقَ musaggarıdır, yukarıca demek olur, ke-kavli’ş-şâʹir: “غَدَتْ مِنْ عَلَيْهِ بَعْدَ مَا تَمَّ ظِمْؤُهَا”

Vankulu Lugatı - على maddesi

عَلَى [ʹalâ] (ʹayn’ın fethi ve elifin kasrıyla) Üç vech üzere gelir: Muberred eyitti: عَلَى lafzı ism ve fiʹl ve harf mâ-beyninde müşterektir.Bu değildir ki ism harf kısmından yâ fiʹl kısmından me΄hûz ola, lâkin harf ile ism vâkiʹ olduğu kelâmda birbirinden mütemeyyiz olmaz, mâ-baʹdinde gelen ism mecrûr olduğu cihetten meselâ عَلَى زَيْدٍ ثَوْبٌ desen harfe ve isme muhtemel olur. Ve عَلَا زَيْدًا ثَوْبٌ desen kelime-i عَلَى fiʹl olmağa müteʹayyen olur, عَلَا يَعْلُو dan. Ve Sîbeveyhi eyitti: عَلَى lafzının elifi vâv’dan münkalibdir, lâkin zamîr-i muttasıl olsa yâ’ya münkalib olur; tekûlu: عَلَيْكَ Ve baʹzı ʹArab onu hâli üzere terk edip zamîrde dahi elifle istiʹmâl eder. Ve baʹzılar eyitti: Zamîrde elifle istiʹmâl Belḩârišamp; b. Kaʹb lügatidir. Ve عَلَى [ʹalâ] hurûf-ı cârredendir. Ve ism oldukta üzerine harf-i cerr dâhil olur; yukâlu: “غَدَتْ مِنْ عَلَيْهِ” أَيْ مِنْ فَوْقِهِ Ve harf-i cerr dâhil oldukta ism olması müteʹayyin olur, harf-i cerr harf-i cerr üzerine dâhil olmadığı için. Ve عَلَى [ʹalâ] gâh فِي[fî] maʹnâsına olur, ke-kavlihim: كَانَ كَذَا عَلَى عَهْدِ فُلَانٍ أَيْ فِي عَهْدِهِ Ve gâh olur فِي dahi عَلَى mevziʹine vazʹ olunur. Ve ʹâmme-i hurûf-ı cârrenin hâli böyledir. Ve gâh olur عَلَى [ʹalâ] مِنْ [min] kelimesinin mevziʹine vazʹ olunur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ﴾ (المطففين، 2) أَيْ مِنَ النَّاسِ Ve gâh olur عَلَى[ʹalâ] bâ maʹnâsına dahi gelir. Ve gâh olur عَلَيْكَ [ʹaleyke] إِلْزَمْ [ilzem] maʹnâsına dahi gelir; tekûlu: عَلَيْكَ زَيْدًا وَعَلَيْكَ بِزَيْدٍ مَعْنَاهُ الْزَمْ زَيْدًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı