اَلْكَصُّ [el-kaṡṡ] (kâf’ın fethi ve ṡâd’ın teşdîdiyle) Birikmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَصَّ الشَّيْءُ كَصًّا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا اجْتَمَعَ Ve
كَصٌّ [kaṡṡ] ve
كَصِيصٌ [keṡîṡ] (أَزِيزٌ [ezîz] vezninde) İnce ve yapça seslenmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَصَّ الرَّجُلُ كَصًّا وَكَصِيصًا إِذَا صَاتَ صَوْتًا دَقِيقًا Ve
كَصِيصٌ [keṡîṡ] Titremeğe denir; yukâlu: أَخَذَهُ الْكَصِيصُ أَيِ الرِّعْدَةُ Ve deprenmeğe denir, taharrük maʹnâsına. Ve zahmet ve mihnetten burulup buruşup kıvrılmağa denir; yukâlu: أَخَذَهُ الْكَصِيصُ مِنَ الْجُهْدِ أَيِ الْإِلْتِوَاءُ وَالْإِنْقِبَاضُ Ve belinleyip korkmağa denir; yukâlu: عَرَضَ لَهُ مِنْهُ الْكَصِيصُ أَيِ الذُّعْرُ Ve çekirge sesine denir, صَوْتُ الْجَرَادِ [ṡavtu’l-cerâd] maʹnâsına. Ve kalak ve ıztırâb maʹnâsınadır; tekûlu: مَا هَذَا الْكَصِيصُ أَيِ الْإِضْطِرَابُ Ve su üzere nâs çoğalıp yığılmak maʹnâsınadır; yukâlu: اَلْمَاءُ يَكِصُّ بِالنَّاسِ كَصِيصًا إِذَا أَكْثَرُوا عَلَيْهِ Ve bu ictimâʹ maʹnâsındandır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı