kusûf ~ كُسُوفٌ

Kamus-ı Muhit - كسوف maddesi

Mütercim der ki garîbdir ki mü΄ellif Baṡâ΄ir’de rivâyet-i sâniyeyi nahviyyûna ʹazv ile لَيْسَتِ الشَّمْسُ تَكْسِفُ ضَوْءُ النُّجُومِ وَالْقَمَرِ مَعَ طُلُوعِهَا لِقِلَّةِ ضَوْئِهَا وَبُكَائِهَا عَلَيْكَ ʹibâretiyle tahrîr murâd eylemiştir. Pes kendi ikrârı mûcibince Cevherî’nin rivâyet ve tevcîhi bi’l-cümle nahviyyûnundur. Kaldı ki rivâyet-i evvele göre نُجُوم ve قَمَر lafzlarının nasbları zarfiyyet üzere devâm ve istimrârdan kinâyedir. مَا طَلَعَ النُّجُومُ وَمَا طَلَعَ الْقَمَرُ te΄vîlindedir, niteki لاَ آتِيكَ مَطَرَ السَّمَاءِ وَطُلُوعَ الشَّمْسِ derler ki مَا مَطَرَتِ السَّمَاءُ وَمَا طَلَعَتِ الشَّمْسُ te΄vîlindedir. Ve كَاسِفَةٌ [kâsifet] كُسُوفٌ [kusûf]tan me΄hûzdur ki lâzımdır. Ve bu İbn Mâlik ve İbn Aʹrâbî muhtârıdır. Ve rivâyet-i sâniyeye göre كَاسِفَةٌ [kâsifet] müteʹaddî olan كَسْفٌ [kesf]ten me΄hûzdur. Hâsıl-ı maʹnâ “Şems senin mâtemin te΄sîrinden giryân ve nûr ve ziyâdan dûr olarak tulûʹ eylemekle nücûm ve kameri pertev ve şuʹâʹı mahv eylemedi” demek olur. Ve bu ekser-i Baṡriyyûn ve Muberred ve İbn Hişâm rivâyetleri ve tevcîhleridir. Ve şevâhid şürûhunda vücûh-ı ʹadîde dahi mezkûrdur. نُجُومٌ lafzını تَبْكِي kelimesine fâʹil edip vâv-ı وَالْقَمَر [ve’l-ḵamer]i مَعَ maʹnâsına haml yâhûd تبْكِي kelimesini إِبْكَاءٌ [ibkâ΄]dan ahz yâhûd بُكَاءٌ [bukâ΄] mâddesini bâb-ı mugâlebeye haml eylemek gibi. İntehâ. Ve

كُسُوفٌ [kusûf] Bir adamın hâli felâket-zede olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: كَسَفَتْ حَالُهُ إِذَا سَاءَتْ ve yukâlu: رَجُلٌ كَاسِفُ الْبَالِ أَيْ سَيِّءُ الْحَالِ ve yukâlu: يَوْمٌ كَاسِفٌ أَيْ عَظِيمُ الْهَوْلِ شَدِيدُ الشَّرِّ Ve

كُسُوفٌ [kusûf] Gözü aşağıya doğru eğip durmak maʹnâsınadır ki taʹabbüs lâzımesidir; yukâlu: كَسَفَ فُلاَنٌ إِذَا نَكَّسَ طَرْفَهُ

Vankulu Lugatı - كسوف maddesi

اَلْكُسُوفُ [el-kusûf] (zammeteynle) Ay ve gün tutulmak; tekûlu: كَسَفَتِ الشَّمْسُ تَكْسِفُ كُسُوفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَكَذَلِكَ تَقُولُ كَسَفَ الْقَمَرُ إِلَّا أَنَّ الْأَجْوَدَ فِيهِ أَنْ يُقَالَ خَسَفَ الْقَمَرُ وَالْعَامَّةُ تَقُولُ انْكَسَفَتِ الشَّمْسُ Ve

كُسُوفٌ [kusûf] Bir kimsenin hâli yatlı olmağa dahi derler; yukâlu: كَسَفْتُ حَالَ الرَّجُلِ إِذَا سَاءَتْ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı