mâ ~ مَا

Kamus-ı Muhit - ما maddesi

مَا [mâ] (elif-i maksûre ile) İki vech üzere müstaʹmeldir: Biri ismiyye, sânî harfiyye olur. Ve ismiyye üç kısmdır: Bir maʹrife olur. Bu dahi iki günedir: Biri nâkısadır ki اَلَّذِي maʹnâsınadır. Ve bu مَا [mâ]-i mevsûle dedikleridir, sıla ile itmâma muhtâcdır; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ وَمَا عِنْدَ اللهِ بَاقٍ﴾ Sânî tâmmedir, bu dahi iki nevʹdir: Biri ʹâmmedir ki muʹarref اَلشَّيْءُ kelimesiyle mukadderdir ve bu kendisini ism takaddüm eylemeyen mevkiʹde tahakkuk eder; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿إِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ﴾ أَيْ فَنِعْمَ الشَّيْءُ هِيَ Ve bu fi’l-asl فَنِعْمَ الشَّيْءُ إِبْدَاؤُهَا idi. Sânî hâssadır ki kendiden mukaddem ism zikr olunup ve kendisi o ismin lazfından takdîr olunur; nahvu: غَسَلْتُهُ غَسْلًا نِعِمَّا أَيْ نِعْمَ الْغَسْلُ 2) Maʹnâ-yı harften mücerred nekre olur. Bu dahi iki nevʹdir: Biri nâkısadır ki مَا [mâ]-i mevsûfe dedikleridir, sıfata muhtâcdır, münekker شَيْءٌ kelimesiyle takdîr ve te΄vîl olunur; nahvu: مَرَرْتُ بِمَا مُعْجِبٍ لَكَ أَيْ بِشَيْءٍ مُعْجِبٍ لَكَ Sânî tâmmedir. Bu dahi üç bâbda vâkiʹ olur: 1) Taʹaccüb bâbında olur; nahvu: مَا أَحْسَنَ زَيْدًا أَيْ شَيْءٌ أَحْسَنَ زَيْدًا 2) نِعْمَ ve بِئْسَ bâbıdır ki efʹâl-i medh ü zemm bâbıdır; nahvu: غَسَلْتُهُ غَسْلًا نِعِمَّا أَيْ نِعْمَ شَيْئًا Pes burada مَا [mâ] kelimesi temeyyüziyyet üzere mansûbdur. 3) Mübâlaga için olur; meselâ bir adamın bir fiʹli ez-cümle yazıyı pek çok yazdığını ihbâr eylemek murâd eyledikte إِنَّ زَيْدًا مِمَّا أَنْ يَكْتُبَ derler, gûyâ ki Zeyd kitâbet fiʹlinden halk olunmuştur demektir. مَا kelimesi burada شَيْءٌ maʹnâsınadır; ve أَنْ hemze-i meftûha ve nûn-ı sâkine iledir, maʹa-sılatihâ bedeliyyet üzere mahallen mecrûrdur. Kısm-ı sâlis maʹnâ-yı harfi mutazammın nekre olur. Bu dahi iki nevʹdir: 1) İstifhamiyyedir ki أَيُّ شَيْءٍ maʹnâsınadır, nedir demektir; nahvu kavlihi taʹâlâ: ﴿مَا هِيَ﴾ ve kavlihi taʹâlâ: ﴿مَا لَوْنُهَا﴾ ve kavlihi taʹâlâ: ﴿وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ﴾ Ve işbu مَا istifhâmiyye bir harf-i cerr ile mecrûr vâkiʹ oldukta elifi hazf olunup elife delalet için mîm’i fetha üzere ibkâ olunmak vâcibedendir; nahvu: فِيمَ وَإِلَامَ وَعَلَامَ أَيْ فِيمَا وَإِلَى مَا وَعَلَى مَا Ve gâh olur ki zarûret-i şiʹr için fetha elife tâbiʹ olup hazf olunmakla mîm sâkinen telaffuz olunur; nahvu kavlihi: “يَا أَبَا الْأَسْوَدِ لِمْ خَلَّفْتَنِي” بِسُكُونِ الْمِيمِ Ve ism-i işret olan ذا ile müterekkeb oldukta elifi hazf olunmak câ΄iz değildir; nahvu: لِمَاذَا جِئْتَ

Vankulu Lugatı - ما maddesi

مَا [mâ] (elif-i maksûre ile) Dokuz vech üzere istiʹmâl olunur: Evvelâ istifhâm için olur ki اَلَّذِي maʹnâsınadır. Ve sâniyâ cezâ için olur; nahvu: مَا تَفْعَلْ أَفْعَلْ Ve sâlisâ taʹaccüb için olur; nahvu: مَا أَحْسَنَ زَيْدًا Ve râbiʹâ dâhil olduğu fiʹlle te΄vîl-i masdarda olur; nahvu: بَلَغَنِي مَا صَنَعْتَ أَيْ صَنِيعُكَ Ve hâmisâ nekire olup ona bir niʹmet lâzım olur; nahvu: مَرَرْتُ بِمَا مُعْجِبٍ لَكَ أَيْ بِشَيْءٍ مُعْجِبٍ لَكَ Ve sâdisâ zâ΄ide olup bir ʹâmili ʹamelinden mâniʹ olur; nahvu: إِنَّمَا زَيْدٌ مُنْطَلِقٌ Ve sâbiʹâ zâ΄ide olup ʹamelinden mâniʹ olmaz; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللهِ لِنْتَ لَهُمْ﴾ (آل عمران 159) Ve sâminâ harf-i nefy olup bilâ-ʹamel istiʹmâl olunur, ehl-i Necd lügati üzere kabîleteynde dâhil olduğundan ötürü, yaʹnî isme ve fiʹle dâhil olduğundan ötürü; nahvu: مَا خَرَجَ زَيْدٌ وَمَا زَيْدٌ بِخَارِجٍ Ve ehl-i Ḩicâz lügati üzere لَيْسَ ʹameli gibi ʹamel etmekle istiʹmâl olunur; tekûlu: مَا زَيْدٌ خَارِجًا ve مَا هَذَا بَشَرًا Ve tâsiʹâ âhirinden elif hazf olunmakla istiʹmâl olunur, ona hurûf-ı cârreden biri zamm olundukta; nahvu: لِمَ وَبِمَ وَعَمَّ يَتَسَاءَلُونَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı