اَلنَّبْعُ [en-nebʹ] (طَبْعٌ [ṯabʹ] vezninde) ve
اَلنُّبُوعُ [en-nubûʹ] (رُجُوعٌ [rucûʹ] vezninde) Pınar gözünden su kaynayıp çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَبَعَ الْمَاءُ نَبْعًا وَنُبُوعًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي وَالثَّالِثِ إِذَا خَرَجَ مِنَ الْعَيْنِ Ve
نَبْعٌ [nebʹ] Bir gûne şecer ismidir ki ondan yay ve ok düzerler. Bu şeceri üç türlü zikr ederler: dağın tepesinde nâbit olana نَبْعٌ [nebʹ] ve dağın eteğinde nâbit olana شِرْيَانٌ [şiryân] ve çukur ve alçak yerlerde olan شَوْحَطٌ [şevḩaṯ] derler, Türkîde akça ağaç ve kayın ağacı derler. Bu ağacın tabîʹatında katʹâ nâriyyet yoktur, aʹrâb kısmı çakmağı ağaçtan ittihâz etmeleriyle bu mâddeye dikkat ederler, niteki مَرْخٌ [merḣ] ve عَفَارٌ [ʹafâr] mâddelerinde beyân olundu. Ve minhu’l-meselu: “لَوِ اقْتَدَحَ بِالنَّبْعِ لَأَوْرَى نَارًا” Yaʹnî “Nebʹ ağacından çakmak ittihâz edip onunla çakmak çaksa elbette ondan âteş çıkarır.” Be-gâyet fitnat ve cevdet-i re΄y ve zihânet sâhibi adamdır diyecek yerde darb olunur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı