اَلْإِخْلَالُ [el-iḣlâl] (hemzenin kesriyle) Fakîr kılmak; yukâlu: أُخِلَّ بِهِ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا ذَهَبَ مَالُهُ وافتقر Ve
إِخْلَالٌ [iḣlâl] Muhtâc kılmağa dahi derler; yukâlu: مَا أَخَلَّكَ إِلَى هَذَا أَيْ مَا أَحْوَجَكَ Ve
إِخْلَالٌ [iḣlâl] Deveyi şûr olmayıp lezîz olan otta otlatmağa dahi derler; tekûlu: أَخْلَلْتُ الْإِبِلَ إِذَا رَعَيْتَهَا فِي الْخُلَّةِ Ve
إِخْلَالٌ [iḣlâl] Hurmâ ağacı yemişi yaramaz bitirmeğe dahi derler; yukâlu: أَخَلَّتِ النَّخْلَةُ إِذَا أَسَاءَتِ الْحَمْلَ Ve bu Ebû ʹUbeyd rivâyetidir. Cevherî eydür: Ben zann ederim ki bu خَلَالٌ [ḣalâl]den me΄hûzdur. Ve خَلَالٌ [ḣalâl] hurmâ koruğuna derler, nitekim: أَبْلَحَ النَّخْلُ وَأَرْطَبَ النَّخْلُ derler “Hurmâ ağacı koruk etti ve rutab etti” maʹnâsına. Ve
إِخْلَالٌ [iḣlâl] Bir kimse yurdun terk etmeğe dahi derler; yukâlu: أَخَلَّ الرَّجُلُ بِمَرْكَزِهِ إِذَا تَرَكَ مَوْضِعَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı