iž ~ إِذْ

Kamus-ı Muhit - إذ maddesi

إِذْ [iž] (hemzenin kesriyle) Bir kelimedir ki zamân-ı mâzîye delâlet eder ve sükûn üzere mebnîdir. Ve bunun hakkı cümleye muzâf olmaktır; Fârisîde ângâh mürâdifidir; tekûlu: لَقِيتُكَ إِذْ أَنْتَ شَابٌّ Yaʹnî “Senin civânlığın vaktte sana râst gelmiştim” demek olur. Ve إِذْ [iž] kelimesi zamân-ı mâzî için ism olur. Bu sûrette ekserî zarf vâkiʹ olur, ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿فَقَدْ نَصَرَهُ اللهُ إِذْ أَخْرَجَهُ﴾، الآية Ve baʹzen mefʹûlün-bihi vâkiʹ olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَاذْكُرُوا إِذْ كُنْتُمْ قَلِيلاً﴾ Ve baʹzen mefʹûlden bedel olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَ إِذِ انْتَبَذَتْ﴾، الآية Burada إِذْ [iž] kelimesi أُذْكُرْ [užkur] kelimesinin mefʹûlü olan مَرْيَمَ lafzından bedel-i iştimâldir. Ve gâhî kendiden istignâ olunmağa sâlih olan bir ism-i zamâna muzâfün-ileyh olur يَوْمَئِذٍ kelimesi gibi ki يَوْمٌ lafzına muzâfün-ileyh olmuştur, “o gün” demek olur; ve حِينَئِذٍ ve عَامَئِذٍ dahi bunun gibidir, bu sûrette إِذْ kelimesi münevven olur. Yâhûd istignâ olunmağa sâlih olmayan ism-i zamâna muzâfün-ileyh olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا﴾ Ve gâhî zamân-ı müstakbel için ism olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿يَوْمَئِذٍ تُحَدِّثُ أَخْبَارَهَا﴾ Ve taʹlîl için olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذْ ظَلَمْتُمْ﴾ Ve müfâce΄e için olur eğer بَيْنَا ve بَيْنَمَا kelimelerinden sonra vâkiʹ olursa; niteki işbu “إِسْتَقْدِرِ اللهَ خَيْرًا وَارْضَيَنَّ || بِهِ فَبَيْنَمَا الْعُسْرُ إِذْ دَارَتْ مَيَاسِيرُ” beytinde olduğu gibi, yaʹnî “Usr ve şiddet aralığında iken nâgâh yüsr ve meserret zuhûr eder.” Ve işbu إِذْ kelimesinin zarf-ı zamân yâhûd mekân yâhûd müfâce΄e maʹnâsına harf yâhûd harf-i zâ΄id-i mü΄ekked olması bâbında beyne’n-nuḩât akvâl-i kesîre vardır, kütüb-i nahviyyede mebsûttur.

Vankulu Lugatı - إذ maddesi

إِذْ [iž] Bir kelimedir ki geçmiş zamâna delâlet eder. Ve kelime-i إِذْ şol ismdir ki sükûn üzere mebnîdir. Ve bunun hakkı cümleye muzâf olmaktır; tekûlu: جِئْتُكَ إِذْ قَامَ زَيْدٌ وَإِذْ زَيْدٌ قَائِمٌ وَإِذْ زَيْدٌ يَقُومُ Ve kaçan ki muzâf olmaya münevven kılarsın, إِذٍ dahi derler tenvîn ile حِينَئِذٍ maʹnâsına, nitekim يَوْمَئٍذٍ ve لَيْتَئِذٍ derler. Ve

إِذْ [iž] Kelimât-ı şarttan olur kaçan مَا ile istiʹmâl olunup إِذْمَا deseler; tekûlu: إِذْمَا تَأْتِنِي آتِكَ كَمَا تَقُولُ إِنْ تَأْتِنِي وَقْتًا آتِكَ Ve gâh olur ki bir şey΄ için olur ki sen bir hâlet üzere iken ona râst gelirsin, bu takdîrce onu fiʹlden gayrı nesne vely etmez; tekûlu: بَيْنَمَا أَنَا كَذَا إِذَا جَاءَ زَيْدٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı