imâm ~ إِمَامٌ

Kamus-ı Muhit - إمام maddesi

Mütercim der ki عَدْلٌ [ʹadl] kelimesi ism-i cemʹ olur, ve masdar olur ve mübâlagaten vasf bi’l-masdar olur. Bu sûretle mü΄ennes ve tesniye ve cemʹi müsâvîdir ve gâhca vasf mecrâsına cârî olmakla mü΄ennesinde عَدْلَةٌ [ʹadlet] ve tesniyesinde عَدْلَانِ [ʹadlân] denir. Pes mü΄ellifin hadd-iعَدْلٌ [ʹadl] üzere değildir dediği sûret-i ûlâya göre olur ki masdariyyet bi’l-külliyye zâ΄il olmayan sûrettir, جُنُبٌ [cunub] gibi. Ammâ masdariyyet tarafı iʹtibâr olunmayıp خَصْمٌ [ḣaṡm] kelimesi kabîlinden yaʹnî vasfiyyeti muʹteber olduğu hînde tesniye ve cemʹi ve te΄nîsi sahihtir,hattâ mü΄ennesinde إِمَامَةٌ [imâmet] denir. Ve işbu إِمَامٌ [imâm] lafzı fi’l-asl masdar olup baʹdehu ism olmuştur, onun için tesniyesinde إِمَامَانِ [imâmân] ve cemʹinde إِمَامٌ [imâm] denir müfredi üzere, دِلَاصٌ [dilâṡ] ve هِجَانٌ [hicân] ve فُلْكٌ [fulk] gibi, belki أَئِمَّةٌ [e΄immet] dahi gelir ki aslı أَءْمِمَةٌ idi ve yâ’ya kalble أَيِمَّةٌ [eyimmet] dahi denir.Ve’l-hâsıl mü΄ellifin iki mâddede serd eylediği kelâmdan münfehim olduğu üzere عَدْلٌ [ʹadl] kelimesi üç sûreti mutazammındır ki ism-i cemʹ ve masdar ve vasf olmaktır. Ve إِمَامٌ [imâm] kelimesi dahi üç sûreti mutazammındır, masdar ve vasf ve ism olmaktır, her birinin muktezâsı icrâ olunur. Bu cihetle إِمَامٌ [imâm] عَدْلٌ [ʹadl] haddinden hâricdir. Ve baʹzı usûlden nakl ve tasrîhle bu mebhas عَدْلٌ [ʹadl] mâddesinde ziyâdece işbâʹ olundu. İntehâ. Ve

إِمَامٌ [imâm] Miʹmârların çırpı ipi dedikleri ipe denir ki binâyı onunla tesviye ederler; yukâlu: سَوَّى الْمِعْمَارُ بِنَاءَهُ بِالْإِمَامِ أَيْ بِالْخَيْطِ الَّذِي يُمَدُّ عَلَى الْبِنَاءِ فَيُبْنَى Ve yola ıtlâk olunur; tekûlu: أَخَذْتُ إِمَامًا مُسْتَقِيمًا أَيْ طَرِيقًا Ve bir işin dâ΄imâ üzerine olup ıslâh ve tanzîmine takayyüd ve ihtimâm ve müdâvemet eden adama ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ إِمَامٌ ذَلِكَ الْأَمْرِ أَيْ قَيِّمُهُ مُصْلِحٌ لَهُ Ve Ḵur΄ân-ı kerîm’e ıtlâk olunur. Ve üsve-i enâm nebiyy-i hümâm ʹaleyhi’s-salâtu ve’s-selâm hazretlerine ıtlâk olunur. Ve halîfeye ıtlâk olunur ki imâmü’l-müslimîndir; yukâlu: هُوَ إِمَامٌ أَيْ خَلِيفَةٌ Ve leşkerin başbuğuna ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ إِمَامُ الْجُنْدِ أَيْ قَائِدُهُمْ Ve etfâl-i mektebin yevmiyye taʹallüm eyledikleri sebaklarına ve ders hisselerine ıtlâk olunur. Ve bir nesnenin kâlıb ve endâzesine ıtlâk olunur ki onun üstüne resm ve takvîm olunur. Ve delîl ve rehbere denir. Ve develerin önünce tarab ve tegannî eden hânendeye denir ki devler onun nagmesine revân olurlar, حَادِي [ḩâdî] maʹnâsınadır. Ve kıble cânibine denir; tekulu: تَوَجَّهْتُ الْإِمَامَ أَيْ تِلْقَاءَ الْقِبْلَةِ Ve yayın kirişine denir,وَتَرٌ [veter] maʹnâsına. Ve kârgîr binâlarda binânın medâr-ı tesviyesi olan ağaca denir. Ve إِمَامٌ [imâm] kelimesi آمٌّ [âmm] lafzından ki medd iledir, cemʹ olur, صَاحِبٌ [ṡâḩib] ve صِحَابٌ [ṡiḩâb] gibi, kâsıd maʹnâsınadır. Ve Muḩammed b. ʹAbdulcebbâr ve Muḩammed b. İsmâʹîl el-Bisṯâmiyyân muhaddislerdir.

Vankulu Lugatı - إمام maddesi

اَلْإِمَامُ [el-imâm] (hemzenin kesriyle) Şol ağaçtır ki bennâ olan kimse binâyı onun üzerine tertîb ve tesviye kılar, binâ için istiʹmâl olunan ip gibi, خَشَبَةُ الْبِنَاءِ maʹnâsına. Ve

إِمَامٌ [imâm] Yerin bir cânibine dahi derler. Ve yolun her cânibine de derler, نَاحِيَةُ الْأَرْضِ ve نَاحِيَةُ الطَّرِيقِ maʹnâsına; kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُبِينٍ﴾ (الحجر، 79) Ve

إِمَامٌ [imâm] Kitâb maʹnâsına da gelir; kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ فِي إِمَامٍ مُبِينٍ﴾ (يس، 12) Ve

إِمَامٌ [imâm] Şol kimseye dahi derler ki ona iktidâ ederler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı