em ~ أَمْ

Kamus-ı Muhit - أم maddesi

أَمْ [em] (hemze-i meftûha ile) Maʹnâ-yı istifhâmda harf-i ʹatftır. Ve baʹzen بَلْ [bel] maʹnâsına olur ki idrâb için olur. Ve elif-i istifhâm maʹnâsına olur, ke-kavlike: أَمْ عِنْدَكَ غِدَاءٌ حَاضِرٌ Ve gâh olur ki هَلْ kelimesi üzere dâhil olur; tekûlu: أَمْ هَلْ عِنْدَكَ عُمَرُ Ve gâhca zâ΄id olur.

Pes bunda dört lügat olur. أُمٌّ [umm] ki hemzenin zammıyladır ve إِمٌّ [imm]dir, hemzenin kesriyle ve أُمَّةٌ [ummet]tir hâ’yla ve أُمَّهَةٌ [ummehet]tir iki hâ’yla. Şârih der ki ehl-i tahkîk kavli üzere أُمَّةٌ [ummet] ve أُمَّهَةٌ [ummehet] lügat-ı mahsûsalardır. أُمٌّ [umm] lafzının aslı kezâlik أُمَّهَةٌ [ummehet]tir, hâ΄ mezîd değildir. İntehâ. Ve أُمٌّ [umm] lafzını أَبٌ [eb] kelimesine taglîb edip هُمَا أُمَّاكَ derler هُمَا أَبَوَاكَ maʹnâsına. Ve ʹinde’l-baʹz bundan murâd وَالِدَةٌ [vâlidet] ile خَالَةٌ [ḣâlet]tir; yukâlu: هُمَا أُمَّاكَ أَيْ أُمُّكَ وَخَالَتُكَ Şârih der ki kavl-i evvele göre asl maʹnâsından me΄hûz olmakla hilâf-ı kıyâs mü΄ennes müzekkere taglîb olundu. Ve

أُمٌّ [umm] Bir adamın yaşlı ve müsinne olan zevcesine ıtlâk olunur. Ve bir adamın mesken ve me΄vâsına ıtlâk olunur. Ve bir kavm ve cemâʹatin hizmet-kârına denir; yukâlu: هُوَ أُمُّ الْقَوْمِ أَيْ خَادِمُهُمْ Ve her nesnenin asl ve ʹimâdına denir; yukâlu: هُوَ أُمُّهُ أَيْ أَصْلُهُ وَعِمَادُهُ Ve

أُمُّ الْقَوْمِ [ummu’l-kavm] Bir cemâʹatin başbuğuna ve serkârına ıtlâk olunur; yukâlu: هَذَا أُمُّ الْقَوْمِ أَيْ رَئِيسُهُمْ Ve

أُمُّ الْقُرْآنِ [ummu’l-Ḵur΄ân] Fâtihadır, ʹalâ-kavlin şerâyiʹ ve ahkâm ve ferâyiz âyetlerinden her âyet-i muhkemeye ıtlâk olunur; tekûlu: قَرَأْتُ أُمَّ الْقُرْآنِ أَيِ الْفَاتِحَةَ أَوْ كُلَّ آيَةٍ مُحْكَمَةٍ مِنْ آيَاتِ الشَّرَائِعِ وَالْأَحْكَامِ وَالْفَرَائِضِ

Vankulu Lugatı - أم maddesi

أَمْ [em] (hemzenin fethi ve mîm’in sükûnuyla) Maʹnâ-yı istifhâmda harf-i ʹatftır. Ve أَمْ [em]in iki mahalli vardır, biri elif-i istifhâma muʹâdil zikr olunmadır ki ikisinden أَيُّ [eyyu] maʹnâsı hâsıl olur; tekûlu: أَزَيْدٌ فِي الدَّارِ أَمْ عَمْرٌو وَالْمَعْنَى أَيُّهُمَا فِيهَا Ve bir mahalli dahi mâ-kablinden munkatıʹaten zikr olunmakdır ki gerek haber tarîkiyle olsun gerek istifhâm tarîkiyle olsun.Haberde eydürsün: إِنَّهَا لَإِبِلٌ أَمْ شَاءٌ يَا فَتَى Ve bunu o vakt dersin, kaçan bir cisme nazar kılıp onu deve tevehhüm edesin, baʹdehu zannına koyun olması gâlib olmağın evvelki kelâmdan dönüp أَمْ شَاءٌ diyesin, Pes أَمْ [em] bu makûle mahalde ıdrâb için olup بَلْ [bel] maʹnâsına olur, lâkin بَلْ [bel] kelimesinden sonra vâkiʹ olan yakînî olup أَمْ [em] kelimesinden sonra olan zannî olur. Ve istifhâmda هَلْ زَيْدٌ مُنْطَلِقٌ أَمْ عَمْرٌو يَا فَتَى dersin, pes Zeyd’in intilâkından su΄âl etmeden ıdrâb edip ʹAmr’ın intilâkından su΄âl edersin.Pes أَمْ [em] kelimesiyle zann ve istifhâm ve ıdrâb hâsıl olur. Ve Bârî taʹâlânın ﴿لَا رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَيهُ﴾ (السجدة، 2-3) dediği kavli aslında istifhâm değildir ve ﴿أَمْ يَقُولُونَ﴾ şekke binâ΄en değildir, belki keferenin sunʹların takbîh içindir ki mâ-baʹdinde ﴿بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ﴾ buyurulmuştur, gûyâ ki dedikleri kavl-i bâtıla tenbîh olur, nitekim bir kimse اَلْخَيْرُ أَحَبُّ إِلَيْكَ أَمِ الشَّرُّ desen onun اَلْخَيْرُ أَحَبُّ diyeceğin bilirken bunu su΄âl edersin, onun fiʹlin takbîhten ötürü.Pes istifhâm inkâr için olup tevbîh ve serzeniş murâd olur. Ve Cevherî’nin aslında istifhâm değildir dediğinden murâd hâlen hakîkat-ı istifhâm murâd değildir demek olur. Ve gâh olur ki أَمْ [em] هَلْ [hel] kelimesi üzere dâhil olur; tekûlu: أَمْ هَلْ عِنْدَكَ عَمْرٌو ve kelime-i أَمْ [em] hemze-i istifhâm üzere dâhil olmaz; lâ tekûlu: أَعِنْدَكَ زَيْدٌ أَمْ أَعِنْدَكَ عَمْرٌو لِأَنَّ أَصْلَ مَا وُضِعَ لِلْإِسْتِفْهَامِ حَرْفَانِ أَحَدُهُمَا الْأَلِفُ فَلَا تَقَعُ إِلَّا فِي أَوَّلِ الْكَلَامِ وَالثَّانِي أَمْ فَلَا تَقَعُ إِلَّا فِي وَسَطِ الْكَلَامِ وَهَلْ إِنَّمَا أُقِيمَ مَقَامَ الْأَلِفِ فِي الْإِسْتِفْهَامِ فَقَطْ فَلِذَلِكَ لَمْ يَقَعْ فِي كُلِّ مَوْقِعِ الْأَصْلِ Yaʹnî ifâde-i istifhâmda ve iktizâ-yı sadrda asl yerine durmadı. Ve أَمْ [em] gâh olur zâ΄id vâkiʹ olur, nitekim أَمَا كَانَ derler مَا كَانَ maʹnâsına.

اَلْأُمُّ [el-umm] (hemzenin zammı ve mîm’in teşdîdiyle) Asl maʹnâsına. Ve

أُمُّ الْقُرَى [Ummu’l-Ḵurâ] Mekke-i müşerrefe’nin ismidir. Ve

أُمٌّ [umm] Vâlideye dahi derler; ve yukâlu: لَا أُمَّ لَكَ وَهُوَ ذَمٌّ وَرُبَّمَا يُوضَعُ مَوْضِعَ الْمَدْحِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı