اَلْإِسْدَادُ [el-isdâd] (hemzenin kesriyle) Râst ve savâba duş olmak yâhûd râst ve savâbı taleb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَسَدَّ الرَّجُلُ إِذَا أَصَابَ السَّدَادَ أَوْ طَلَبَهُ
اَلْإِسْدَادُ [el-isdâd] (hemzenin kesriyle) Savâb söylemek; yukâlu: إِنَّهُ لَيُسِدُّ فِي الْقَوْلِ إِذَا كَانَ يُصِيبُ السَّدَادَ أَيِ الْمَقْصَدَ Ve
إِسْدَادٌ [isdâd] Taleb-i savâba dahi derler; yukâlu: أَسْدَدْتَ مَا شِئْتَ إِذَا طَلَبَ السَّدَادَ وَالْقَصْدَ Ve
إِسْدَادٌ [isdâd] İstikâmet maʹnâsına da gelir; ke-mâ kâle’ş-şâʹir: “أُعَلِّمُهُ الرِّمَايَةَ كُلَّ يَوْمٍ || فَلَمَّا اسْتَدَّ سَاعِدُهُ رَمَانِي” Aṡmaʹî eyitti: إِشْتَدَّ rivâyet olunmak münâsib değildir şîn-i muʹceme ile.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı