اَلشَّكِيرُ [eş-şekîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) At kısmının yelesi diplerinde olan hurde tüye denir. Ve insânın yüzünün ve kafâsının kulağa ve boyuna doğru olan kıla denir. Ve hurde deveye denir. Ve kıl ve tüy ve kuş yeleklerinin ve otluğun diplerinde ve aralıklarında olan hurdesine denir. Ve solup kuruduktan sonra müceddeden henüz tâzelenen otluğa denir. Ve kurumuş nihâller aralığında olan ter ü tâze nihâle denir. Ve büyük ağaçların diplerinde biten fidana denir. Ve hâssaten hurmâ ağacının diplerinde özdekleri aşağısında biten filize ve fidana denir. Ve hurmâ ağacına ıtlâk olunur. Ve hurmâ dallarının diplerinde ve iri yapraklarının diplerinde biten hurde yaprağa denir. Ve tâze ağaç dalına denir. Ve ağacın kabuğuna denir. Mecmûʹunun cemʹi شُكُرٌ [şukur] gelir zammeteynle. Ve asmanın yere yatırıp başka yerden çıkardıkları koluna denir ki daldırma taʹbîr olunur. Bunların cümlesi bâb-ı ifʹâlden ve bâb-ı râbiʹden ve iftiʹâlden mutasarrıftır.
اَلشَّكِيرُ [eş-şekîr] (şîn’in fethi ve kâf’ın kesri ve meddiyle) Şol fidandır ki ağacın etrâfında kökünden biter; yukâlu: شَكِرَتِ الشَّجَرَةُ تَشْكُرُ شَكَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ خَرَجَ مِنْهَا الشَّكِيرُ Ve gâh olur ki zaʹîf olan kıla dahi شَكِيرٌ [şekîr] derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı