اَلْفَتِينُ [el-fetîn] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Kara taşlık, toprağı siyâh arza denir, gûyâ ki muhterak gibi olur, izâbe-i zeheb maʹnâsından me΄hûzdur; cemʹi فُتُنٌ [futun]dur, كُتُبٌ [kutub] vezninde.
اَلْفَتِينُ [el-fetîn] (fâ’nın fethi ve tâ’nın kesri ve meddiyle) Yanmış olan nesne; yukâlu: وَرَقٌ فَتِينٌ أَيْ فِضَّةٌ مُحْرَقَةٌ Ve
فَتِينٌ [fetîn] Karataşlı olan yere dahi derler, taşları yanmış gibi olduğundan ötürü. Ve bu makâmda sâhib-i Ṡurâḩفَتِينٌ [fetîn] “eyzan cerre yaʹnî sebûy” dediği galat olduğu zâhir olur, gûyâ ki حَرَّةٌ [ḩarret]i ḩâ΄-i mühmele ile جَرَّةٌ [cerret] sanmıştır cîm’le, husûsan Cevherî’nin كَانَ حِجَارَتُهَا مُحْرَقَةً dediği karîne-i vâzıhadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı