el-ḵattât ~ اَلْقَتَّاتُ

Kamus-ı Muhit - القتات maddesi

اَلْقَتَّاتُ [el-ḵattât] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) ve

اَلْقَتُوتُ [el-ḵatût] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Bunlar da koğucu ve suhen-çîn olan müfside denir, قِتِّيتَى [ḵittîtâ] gibi, ʹalâ-kavlin üçü dahi şol kimseye denir ki görünmez ve bilinmez yerden dâ΄imâ nâsın sözlerini dinler ola, gerek koğuculuk eylesin gerek eylemesin; Türkîde ona dinici taʹbîr ederler, ahlâk-ı seyyi΄edendir; yukâlu: رَجُلٌ قَتَّاتٌ وَقَتُوتٌ وَقِتِّيتَى أَيْ نَمَّامٌ أَوْ يَسَّمَّعُ أَحَادِيثَ النَّاسِ مِنْ حَيْثُ لاَ يَعْلَمُونَ سَوَاءٌ نَمَّهَا أَوْ لَمْ يَنِمَّهَا Burada mü΄ellifin يَسَّمَّعُ kavli sîn’in ve mîm’in şeddeleriyledir.

Vankulu Lugatı - القتات maddesi

اَلْقَتَّاتُ [el-ḵattât] (ḵâf’ın fethi ve tâ’nın teşdîdiyle) Koğucu. Ve fi’l-hadîsi: “لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ قَتَاتٌ”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı