el-laḵleḵat ~ اَللَّقْلَقَةُ

Kamus-ı Muhit - اللقلقة maddesi

اَللَّقْلَقَةُ [el-laḵleḵat] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) Leylek ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: يُلَقْلِقُ اللَّقْلَقُ أَيْ يُصَوِّتُ Ve mutlakan ıztırâbla olan savta yâhûd şiddetli savta denir; yukâlu: لَهُنَّ لَقْلَقَةٌ أَيْ صَوْتٌ فِي اضْطِرَابٍ أَوْ شِدَّةُ الصَّوْتِ Ve yılan kısmı muttasıl dilini çıkarıp çenelerini oynatmak maʹnâsınadır; yukâlu: اَلْحَيَّةُ تُلَقْلِقُ أَيْ تُحَرِّكُ لَحْيَيْهَا دَائِمًا وَتُخْرِجُ لِسَانَهَا Ve bir nesneyi sarsıp ırgalamak maʹnâsınadır; yukâlu: لَقْلَقَ الشَّيْءَ إِذَا حَرَّكَهُ

Vankulu Lugatı - اللقلقة maddesi

اَللَّقْلَقَةُ [el-laḵleḵat] (ʹalâ-vezni اَلزَّلْزَلَة [ez-zelzelet]) Leğlek âvâzı. Ve her âvâz ki onda hareket ve ıztırâb ola, ona لَقْلَقَةٌ [laḵleḵat] derler. Ve fî hadîsi ʹÖmer: “مَا لَمْ يَكُنْ نَقْعٌ وَلَا لَقْلَقَةٌ” Ve Ebû ʹUbeyd eyitti: لَقْلَقَةٌ [laḵleḵat] şiddet-i savta derler. Veنَقْعٌ [naḵʹ] nûn ve ḵâf ve ʹayn-ı mühmele ile toz maʹnâsınadır. Ve

لَقْلَقَةٌ [laḵleḵat] Bir nesneyi tahrîk etmeğe dahi derler; yukâlu: لَقْلَقْتُ الشَّيْءَ إِذَا قَلْقَلْتَهُ Gûyâ ki لَقْلَقَةٌ [laḵleḵat] قَلْقَلَةٌ [ḵalḵalet]ten maklûbdur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı