اَلنَّعِيبُ [en-naʹîb] (نَحِيبٌ [neḩîb] vezninde) ve
اَلنُّعَابُ [en-nuʹâb] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلتَّنْعَابُ [et-tenʹâb] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Karga ve kuzgun ve tâvus ve horoz makûlesi kuş ötmek maʹnâsınadır; ʹalâ-kavlin boynunu uzatıp başını oynatarak ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَعَبَ الْغُرَابُ وَغَيْرُهُ نَعْبًا وَنَعِيبًا وَنُعَابًا وَتَنْعَابًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَوَّتَ أَوْ مَدَّ عُنُقَهُ وَحَرَّكَ رَأْسَهُ فِي صِيَاحِهِ وَكَذَا الْمُؤَذِّنُ Şârihin beyânına göre asl mâdde kargaya mahsûstur, sâ΄irinde müsteʹârdır. Ve
نَعْبٌ [naʹb] Deve kısmı sürʹatle eşip yürümek, ʹalâ-kavlin bir gûne yürümek maʹnâsınadır ki murâd başını oynatarak şevk ve sürʹatle eşip yürümesidir; yukâlu: نَعَبَ الْبَعِيرُ نَعْبًا إِذَا أَسْرَعَ فِي الْسَّيْرِ أَوْ هُوَ ضَرْبٌ مِنْ سَيْرِهِ يَعْنِي حَرَّكَ رَأْسَهُ فِي السَّيْرِ بِالسُّرْعَةِ Ve
نَعْبٌ [naʹb] Be-gâyet sürʹatle mürûr eden yele ıtlâk olunur; yukâlu: رِيحٌ نَعْبٌ أَيْ سَرِيعَةُ الْمَمَرِّ Burada fi’l-asl masdar olmakla tezkîr ve te΄nîsi müsâvîdir.
اَلنَّعْبُ [en-naʹb] (nûn’un fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) ve
اَلنَّعِيبُ [en-neʹîb] (nûn’un fethi ve ʹayn’ın kesriyle) ve
اَلنَّعَبَانُ [en-neʹabân] (nûn’un ve ʹayn’ın fethiyle) ve
اَلتَّنْعَابُ [et-tenʹâb] (tâ’nın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Karga çağırmak; yukâlu: نَعَبَ الْغُرَابُ نَعْبًا إِلَى آخِرِهِ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve gâh olur ki نَعَبَ الدِّيكُ dahi derler, istiʹâre üzere. Ve دِيكٌ [dîk] dâl’ın kesriyle ve yâ’nın sükûnuyla horoz maʹnâsınadır. Ve
نَعْبٌ [naʹb] Sürʹatle seyr etmeğe dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı