اَلتَّهَكُّمُ [et-tehekkum] (تَفَعُّلٌ [tefaʹʹul] vezninde) Kuyu ve sâ΄ir binâ çöküp yıkılmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَتِ الْبِئْرُ وَنَحْوُهَا إِذَا تَهَدَّمَتْ Ve istihzâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَهُ إِذَا اسْتَهْزَأَهُ Ve peyderpey mızrak dürtmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَهُ إِذَا طَعَنَهُ مُتَدَارِكًا Ve salınmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَ الرَّجُلُ إِذَا تَبَخْتَرَ Ve bir adama pek öfkelenip hışma gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَ عَلَيْهِ إِذَا اشْتَدَّ غَضَبُهُ Ve fevt olan nesneye peşîmânlık edip te΄essüf eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَ عَلَى الْأَمْرِ الْفَائِتِ إِذَا تَنَدَّمَ Ve tâkat getirilmeyecek derecede ifrât üzere yağmur yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَ الْمَطَرُ إِذَا مَطَرَ كَثِيرًا لَا يُطَاقُ Ve tarab ve tegannî eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: تَهَكَّمَ الرَّجُلُ إِذَا تَغَنَّى
اَلتَّهَكُّمُ [et-tehekkum] (fethateynle vekâf’ın zammı ve teşdîdiyle) Kuyu yıkılmak; yukâlu: تَهَكَّمَتِ الْبِئْرُ إِذَا تَهَدَّمَتْ Ve
تَهَكُّمٌ [tehekkum] Ziyâde gazaba gelmeğe dahi derler; yukâlu: تَهَكَّمَ عَلَيْهِ إِذَا اشْتَدَّ غَضَبُهُ Ve
تَهَكُّمٌ [tehekkum] Tegannîye dahi derler; yukâlu: تَهَكَّمْتُ إِذَا تَغَنَّيْتَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı