et-tevḵîʹ ~ اَلتَّوْقِيعُ

Kamus-ı Muhit - التوقيع maddesi

اَلتَّوْقِيعُ [et-tevḵîʹ] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) Bir nesneyi vâkiʹ ettirmek maʹnâsınadır. Bu münâsebetle te΄sîr maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَّعَ الدَّبَرُ ظَهْرَ الْبَعِيرِ إِذَا أَثَّرَهُ Ve bu ʹalâka ile berevât ve menâşîr ve mekâtib makûlesine terkîm olunan nişâna ıtlâk olunur. Fi’l-asl masdardır, baʹdehu berevât ve evâmir-i sultâniyyeye vazʹ ve keşîde kılınan nişâne-i pâdişâhîye ıtlâk olunmuştur, medâr-ı te΄sîr olduğu için, hatt-ı hümâyûn ve tugrâ ve sahh-ı vüzerâ΄ ve huccetlere yazılan imzâ-i hükkâm gibi; ve minhu yukâlu: “اَلسُّرُورُ تَوْقِيعٌ جَائِزٌ” Bu terkîbde اَلسُّرُورُ lafzı mubtedâ ve تَوْقِيعٌ haber ve جَائِزٌ sıfatıdır, yaʹnî kemâl-i ferâh ve sürûr bir adamın tahrîren ve takrîren emrinin nüfûzundan ʹibârettir. Ve bunun menşe΄i budur ki Ḵuteybe b. Muslim bir gün meclis-i hâssında Vekîʹ b. el-Esved’e مَا السُّرُورُ diye ferah ve sürûrun hakîkatinden su΄âl eylemekle o dahi لِوَاءٌ مَنْشُورٌ وَجُلُوسٌ عَلَى السَّرِيرِ fıkralarıyla cevâb eyledi. Baʹdehu hâzır bi’l-meclis olan Ḩuṡayn b. Munžir إِمْرَأَةٌ حَسْنَاءُ فِي دَارٍ قَوْرَاءَ أَيْ وَاسِعَةٍ وَفَرَسٌ بِالْفِنَاءِ dedi. Baʹdehu ʹAbdullâh b. el-Ehtem رَفْعُ الْأَوْلِيَاءِ وَحَطُّ الْأَعْدَاءِ dedi. Ve birisi تَوْقِيعٌ جَائِزٌ وَأَمْرٌ نَافِذٌ dedi ki mü΄ellif bu fıkrayı resm eylemiştir. Ve bir hatun زَوْجٌ يَمْلَأُ قَلْبِي جَلاَلاً وَعَيْنِي جَمَالاً وَفِنَائِي جِمَالاً fıkrasıyla tahkîk-i mâdde-i sürûr eyledi. Ve

تَوْقِيعٌ [tevḵîʹ] Tevehhüm ve gümân eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: وَقِّعْ عَلَيْهِ أَيْ أَلْقِ ظَنَّكَ عَلَيْهِ Ve oku gûyâ ki bir nesneye vuracak şeklinde yakına atmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki onun üzerine bırakır gibi. Ve kılıç nâmlusuna cilâ veren kimse çekiçle keskin eylemek için yapça yapça üzerine çekiç gezdirmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّعَ الصَّيْقَلَ عَلَى السَّيْفِ إِذَا أَقْبَلَ عَلَيْهِ بِمِيقَعَتِهِ يُحَدِّدُهُ Ve yola gidenler âhir-i leylde istirâhat için bir yere nüzûl eylemek maʹnâsınadır, yukâlu: وَقَّعُوا إِذَا عَرَّسُوا Ve bir türlü yürümek maʹnâsınadır ki تَلْقِيفٌ [telḵîf] dedikleri yürümeğe şebîh olur ki kollarını kaldırarak yürümektir; yukâlu: وَقَّعَ الرَّجُلُ إِذَا مَشَى شِبْهَ التَّلْقِيفِ Pes bu kollarını gererek yürümek olur. Ve

تَوْقِيعٌ [tevḵîʹ] Taş davarın tırnağını taşırkatıp pârelemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّعَتِ الْحِجَارَةُ حَافِرَهُ إِذَا قَطَّعَتْ سَنَابِكَهُ تَقْطِيعًا Ve yağmur bir yere bölük bölük yâhûd baʹzı yerine yağıp ve baʹzı yerine yağmamak hasebiyle nebâtı bölük bölük bitirmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَّعَ الْمَطَرُ الْأَرْضَ إِذَا أَصَابَهَا مُتَفَرِّقًا أَوْ أَخْطَأَ فَأَنْبَتَ نَبَاتَهَا مُتَفَرِّقًا

Vankulu Lugatı - التوقيع maddesi

اَلتَّوْقِيعُ [et-tevḵîʹ] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Kitâbın üzerine nişân yazmak; yukâlu: “اَلسُّرُورُ تَوْقِيعٌ جَائِزٌ” Yaʹnî ʹalâmet-i hayrdır. Ve

تَوْقِيعٌ [tevḵîʹ] Davar arkasında olan yağıra dahi derler. Ve

تَوْقِيعٌ [tevḵîʹ] Bir nesneyi tevehhüm etmeğe dahi derler; yukâlu: وَقِّعْ أَيْ أَلْقِ ظَنَّكَ عَلَى شَيْءٍ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı