et-tevḵîf ~ اَلتَّوْقِيفُ

Kamus-ı Muhit - التوقيف maddesi

اَلتَّوْقِيفُ [et-tevḵîf] Bir adamı ayakta alıkoyup durdurmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّفَهُ إِذَا أَقَامَهُ Ve hatuna وَقْفٌ [vaḵf] dedikleri bilezik takmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّفَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَعَلَ فِي يَدَيْهَا الْوَقْفَ Ve hatunun ellerini kına ile benek benek nakşlamak maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّفَتِ الْمَرْأَةُ يَدَيْهَا بِالْحِنَّاءِ إِذَا نَقَطَتْهُمَا Ve yayın bağrına geyik kanından müretteb tutkal sürülmüş sinirden düzülmüş bilezik geçirmek maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّفَ الْقَوْسَ إِذَا جَعَلَ عَلَى طَائِفِهَا بِمَضَائِغَ مِنْ عَقَبٍ جَعَلَهُنَّ فِي غِرَاءٍ مِنْ دِمَاءِ الظِّبَاءِ Ve kalkana وَقْفٌ [vaḵf] yaʹnî demirden yâhûd boynuzdan pervâz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّفَ التُّرْسَ إِذَا جَعَلَ لَهُ وَقْفًا Ve atın sırtını basıp yağır ve cıdav eylememek için eyerini ve teğeltisini hoşça onarmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَقَّفَ السَّرْجَ إِذَا أَصْلَحَهُ Ve

تَوْقِيفُ الْحَدِيثِ [tevḵîfu’l-ḩadîšamp;] Bir kelâm ve haberi gereği gibi beyân eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: وَقَّفْتُ الْحَدِيثَ إِذَا بَيَّنْتَهُ Ve

تَوْقِيفٌ [tevḵîf] Şerʹde nass-ı şerîf menzilinde istiʹmâl olunur. Şârih der ki meselâ أَسْمَاءُ اللهِ تَوْقِيفِيَّةٌ derler ki ıtlâk-ı ism-i ilâhîyi nass-ı şerîʹat tarafına ihâle ederler, yaʹnî izn-i şâriʹ sâdır olmayan ismin ıtlâkı câ΄iz değildir. Pes ıtlâkından تَوْقِيفٌ [tevḵîf] ve تَوَقُّفٌ [tevaḵḵuf] olunur. Ve

تَوْقِيفٌ فِي الْحَجِّ [tevḵîf fi’l-ḩacc] Huccâc vakfeye durmaktan ʹibârettir; yukâlu: وَقَّفَ النَّاسُ إِذَا وَقَفُوا فِي الْمَوَاقِفِ Ve

تَوْقِيفُ الْجَيْشِ [tevḵîfu’l-ceyş] ʹAskerin vâhiden baʹde vâhidin durmalarından ʹibârettir; yukâlu: وَقَّفَ الْجَيْشُ إِذَا وَقَفُوا وَاحِدًا بَعْدَ وَاحِدٍ Ve

تَوْقِيفُ الْقِدَاحِ [tevḵîfu’l-ḵidâḩ] Kumar oklarında olan nişânlara ıtlâk olunur. Ve

تَوْقِيفٌ [tevḵîf] Bilezik geçirecek mevziʹi katʹ eylemek maʹnâsınadır. Şârihin beyânına göre mü΄ellifin ve وَقَطْعُ مَوْضِعِ السِّوَارِ ʹibâreti hatâ-i müşevveştir, savâb olan وَبَيَاضُ مَوْضِعِ السِّوَارِ olmaktır ki murâd dâbbenin bukağılık taʹbîr olunan yere ʹârız aklığa denmek olur, niteki Ebû ʹUbeyde إِذَا أَصَابَ الْأَوْظِفَةَ بَيَاضٌ فِي مَوْضِعِ الْوَقْفِ وَلَمْ يَعْدُ إِلَى أَسْفَلَ وَلاَ فَوْقَ فَذَلِكَ التَّوْقِيفُ ʹibâretiyle Muṡannef nâm kitâbında sebt eylemiştir; Esâs’ta dahi bu vech üzere mersûmdur. Pes bu maʹnâda تَوْقِيفٌ [tevḵîf] ism ve masdar olarak istiʹmâl olunur.

Vankulu Lugatı - التوقيف maddesi

اَلتَّوْقِيفُ [et-tevḵîf] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bilezik takmak; tekûlu: وَقَّفْتُ الْمَرْأَةَ تَوْقِيفًا إِذَا جَعَلْتَ فِي يَدَيْهَا الْوَقْفَ Ve

تَوْقِيفٌ [tevḵîf] Atın ellerinde ve ayaklarında bilezik yerlerinde beyâz olmağa dahi derler. Ve

تَوْقِيفٌ [tevḵîf] Huccâc vakfeye durmağa dahi derler. Ve

تَوْقِيفٌ [tevḵîf] Şerʹ-i şerîfte nass maʹnâsına da gelir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı