el-ḩâmilet ~ اَلْحَامِلَةُ

Kamus-ı Muhit - الحاملة maddesi

اَلْحَامِلُ [el-ḩâmil] ve

اَلْحَامِلَةُ [el-ḩâmilet] Gebe hatuna denir; yukâlu: إِمْرَأَةٌ حَامِلٌ وَحَامِلَةٌ أَيْ ذَاتُ حَمْلٍ [Ve] حَامِلٌ [ḩâmil] sıfat-ı muhtassa olduğundan ve حَامِلَةٌ [ḩâmilet] حَمَلَتْ sîgasından mebnî olduğundan nâşîdir. Mütercim der ki Kâfiye şârihi Şeyḣ Raḋî te΄nîs bahsinde bu mebhasi şerh ve bast eylemiştir, fe’lyurâcaʹ. Ve

حَامِلَةٌ [ḩâmilet] Meyveli ağaca vasf olur; yukâlu: شَجَرَةٌ حَامِلَةٌ أَيْ ذَاتُ حَمْلٍ Ve üzüm taşıyacak zenbîle ıtlâk olunur, مَحْمِلٌ [maḩmil] gibi.

Vankulu Lugatı - الحاملة maddesi

اَلْحَامِلَةُ [el-ḩâmilet] (kezâlik mîm’in kesriyle) Bi-maʹnâhâ; yukâlu: إِمْرَأَةٌ حَامِلٌ وَحَامِلَةٌ إِذَا كَانَتْ حُبْلَى Şol kimse ki حَامِلٌ [ḩâmil] demiştir, bu sıfat nisâ tâ΄ifesine mahsûs sıfat olup tâ΄-i te΄nîse ihtiyâc olmadığına binâ΄en demiştir. Ve şol kimse ki حَامِلَةٌ [ḩâmilet] demiştir, حَمَلَتْ üzerine binâ kılıp حَمَلَتْ فَهِيَ حَامِلَةٌ demiştir, kaçan ʹavret arkası üzere yâ başı üzere bir nesne götürse o vakt حَامِلَةٌ [ḩâmilet] derler حَامِلٌ [ḩâmil] demezler, zîrâ hâ΄-i te΄nîs farka ihtiyâc olan yerde lâzım olur. Bu zikr olunan ehl-i Kûfe kavlidir ve ammâ ehl-i Baṡra bu zikr olunan asl-ı mukarrer değil derler, zîrâ tâ΄ife-i ʹArabرَجُلٌ أَيِّمٌ وَامْرَأَةٌ أَيِّمٌ derler zevcesiz maʹnâsına. Ve رَجُلٌ عَانِسٌ وَامْرَأَةٌ عَانِسٌ derler iştirâk var iken ve اِمْرَأَةٌ مُصِيبَةٌ وَكَلْبَةٌ مُجْرِيَةٌ derler evlâd doğuran ʹavret ve evlâd doğuran kelb maʹnâsına iştirâk yok iken.Pes ehl-i Baṡra eyitti: savâb budur ki eyideler حَامِلٌ [ḩâmil] ve طَالِقٌ [ṯâliḵ] ve حَائِضٌ [ḩâ΄iḋ] ve bunların eşbâhı evsâf-ı müzekkeredir ki bunlarla inâs sıfatlanmıştır, nitekim رَبْعَةٌ [rebʹat] orta boylu recül maʹnâsına ve رَاوِيَةٌ [râviyet] mübâlaga ile rivâyet kılıcı recül maʹnâsına ve خُجَأَةٌ [ḣuce΄et] çok nikâh edici recül maʹnâsına evsâf-ı mü΄ennesedir ki bunlarla zükûr sıfatlanmıştır. Ve İbn Dureyd eyitti: حَمْلٌ [ḩaml]-i şecerede iki lügat vardır, biri ḩâ’nın fethi ve biri ḩâ’nın kesridir. Ve

حَمْلٌ [ḩaml] Kavmin mâ-beyninde ifsâd etmeğe de derler; tekûlu: حَمَلْتُ عَلَى بَنِي فُلَانٍ إِذَا أَرَّشْتَ بَيْنَهُمْ Ve أَرْشٌ [erş] ifsâd etmeğe derler, pes Masâdır-ı Kubrâ sâhibi bu maʹnânın tefsîrinde ve diyet dâden dediği savâb olmadığı zâhirdir ki gûyâ ki tefsîr-i mezbûrda vâkiʹ olan أَرْشٌ [erş]i أَرْشٌ [erş]-i cinâyet maʹnâsına tevehhüm etmiştir. Ve

حَمْلٌ [ḩaml] Bir kimse kendi nefsine zahmet vermeğe dahi derler; yukâlu: حَمَلَ عَلَى نَفْسِهِ السَّيْرَ إِذَا جَهَدَهَا فِيهَا Ve

حَمْلٌ [ḩaml] Nâz götürmeğe dahi derler; tekûlu: حَمَلْتُ إِدْلَالَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı