el-ḩuyûd ~ اَلْحُيُودُ

Kamus-ı Muhit - الحيود maddesi

اَلْحَيْدُ [el-ḩayd] (كَيْدٌ [keyd] vezninde) ve

اَلْحَيَدَانُ [el-ḩayedân] (جَوَلاَنٌ [cevelân] vezninde) ve

اَلْمَحِيدُ [el-maḩîd] (مَصِيرٌ [maṡîr] vezninde) ve

اَلْحُيُودُ [el-ḩuyûd] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve

اَلْحَيْدَةُ [el-ḩaydet] (قَعْدَةٌ [ḵaʹdet] vezninde) ve

اَلْحَيْدُودَةُ [el-ḩaydûdet] (شَيْخُوخَةٌ [şeyḣûḣet] vezninde) Bir nesneden meyl ve ʹudûl eylemek ve sapmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَادَ الرَّجُلُ عَنْهُ يَحِيدُ حَيْدًا وَحَيَدَانًا وَمَحِيدًا وَحُيُودًا وَحَيَدَةً وَحَيْدُودَةً إِذَا مَالَ Ve

حَيْدٌ [ḩayd] (كَيْدٌ [keyd] vezninde) İsm olur, bir şey΄in cevânibinden tümsek olan yerine denir ki bâdî-i nazarda duvar gibi orası müşahhas olur. Murâd her şey΄in yumru olan yeri olacaktır, meselâ başta kafa çukurundan yukarıca iki taraflı kanat tarzında olan kemiklerin her biri gibi; tekûlu: ضَرَبْتُ عَلَى حَيْدَةِ رَأْسِهِ وَحَيْدَيْ رَأْسِهِ وَهُمَا الْعُجْرَتَانِ فِي جَانِبِهِ Kezâlik kulağın etrâfında vücûddan ziyâde olan kemik gibi ki sert ve tümsek mahalleridir. Ve حَيْدُ الْجَبَلِ [ḩaydu’l-cebel] dağın yükseğinde yâhûd kenârında kanat gibi bir tarafa mürtefiʹ olan yerine denir. Ve mutlakan pek eğri olan eyegü ve kaburga kemiğine denir. Ve bunlar tesmiye bi’l-masdardır, mahallerinden bir tarafa mâ΄il olduğu için ıtlâk olundu. Ve

حَيْدٌ [ḩayd] Yaban keçisinin boynuzunda olan düğüme ve boğuma ıtlâk olunur. Ve mutlakan boynuz ve dağ ve tepe makûlesinde olan domalıç tümseğe denir. Cemʹi حُيُودٌ [ḩuyûd] ve أَحْيَادٌ [aḩyâd] gelir ve حِيَدٌ [ḩiyed] gelir عِنَبٌ [ʹineb] vezninde. Ve

حَيْدٌ [ḩayd] Misl ve nazîr maʹnâsınadır; ḩâ’nın kesriyle de lügattır.

Vankulu Lugatı - الحيود maddesi

اَلْحُيُودُ [el-ḩuyûd] (zammeteynle) ve

اَلْحَيْدَةُ [el-ḩaydet] (ḩâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْحَيْدُودَةُ [el-ḩaydûdet] (ḩâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnu ve dâl’ın zammıyla) Bir nesneden dönmek; yukâlu: حَادَ عَنِ الشَّيْءِ يَحِيدُ حُيُودًا إِلَى آخِرِهِ Ve حَيْدُودَةٌ [ḩaydûdet]in aslı حَيَدُودَةٌ [ḩayedûdet] idi, fethateynle yâ teskîn olundu, zîrâ kelâm-ı ʹArabda فَعْلُولٌ [faʹlûl] yoktur, صَعْفُوقٌ [ṡaʹfûḵ]tan gayrı. Ve صَعْفُوقٌ [Ṡaʹfûḵ] Yemâme’den bir cemâʹatin adıdır. Ve Muhežžeb’de yaramaz uğru ile tefsîr etmiş. Ve

حَيْدَةٌ [ḩaydet] Yaban keçisinin boynuzunda olan yumru boğuna da derler. Ve

حُيُودٌ [ḩuyûd] حَيَدٌ [ḩayed]in ve حَيْدَةٌ [ḩaydet]in cemʹi dahi gelir; mürtefiʹ yerler maʹnâsına, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı