اَلْخَوْلِيُّ [el-ḣavliyy] (ḣâ’nın fethiyle) Mâlı gereği gibi görüp gözetip hıfz ve tîmâr ve riʹâyetinde hüsn-i ihtimâm eden adama denir, خَائِلٌ [ḣâ΄il] gibi; cemʹi خَوَلٌ [ḣavel] gelir fethateynle. Şârih der ki Muḩkem’de عَرَبِيٌّ [ʹarabiyy] ve عَرَبٌ [ʹarab] veznlerinde mersûmdur.
اَلْخَوْلِيُّ [el-ḣavliyy] (ḣâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnu ve âhirinde yâ’nın teşdîdiyle) Bi-maʹnâhu; yukâlu: هُوَ خَوْلِيُّ مَالٍ أَيْ حَسَنُ الْقِيَامِ عَلَيْهِ Ve
خَالٌ [ḣâl] Liyâkat maʹnâsına da gelir; yukâlu: تَخَوَّلْتُ فِي بَنِي فُلَانٍ خَالًا مِنَ الْخَيْرِ أَيْ أَخَلْتُ وَتَوَسَّمْتُ Ve تَوَسُّمٌ [tevvessum] Bir nesneyi firâsetle bilmeğe dahi derler. Ve
خَالٌ [ḣâl] Ana karındaşına dahi derler, dayı maʹnâsına. Ve
خَالٌ [ḣâl] Sancağa dahi derler, livâ maʹnâsına. Ve bürd dedikleri kumâşın bir nevʹine dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı