اَلْخَوْضُ [el-ḣavḋ] (ḣâ’nın ve vâv’ın sükûnuyla) ve
اَلْخِيَاضُ [el-ḣiyâḋ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Suya girmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَاضَ الْمَاءَ يَخُوضُهُ خَوْضًا وَخِيَاضًا إِذَا دَخَلَهُ Ve bâ΄ harfiyle müteʹaddî olur, davarı suya sokmak maʹnâsına; yukâlu: خَاضَ بِالْفَرَسِ إِذَا أَوْرَدَهُ بِالْمَاءِ ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَكُنَّا نَخُوضُ مَعَ الْخَائِضِينَ﴾ أَيْ فِي الْبَاطِلِ وَنَتْبَعُ الْغَاوِينَ ve kavluhu taʹâlâ: ﴿وَخُضْتُمْ كَالَّذِي خَاضُوا﴾ أَيْ كَخَوْضِهِمْ وَالْعَرَبُ تَجْعَلُ ḣمَاḢ وḢالَّذِيḢ وَḢأَنْḢ مَعَ صِلاَتها بِمَنْزِلَةِ الْمَصَادِرِ Ve şürbeyi karıştırmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَاضَ الشَّرَابَ إِذَا خَلَطَهُ Ve şedâ΄id ve mehâvife ikdâm edip sokulmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: خَاضَ الْغَمَرَاتِ إِذَا اقْتَحَمَهَا Ve kılıcı vurduğu nesnede tahrîk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَاضَ بِالسَّيْفِ إِذَا حَرَّكَهُ Ve
خَوْضٌ [Ḣavḋ] ʹUmân yanında bir vâdî adıdır. Ve
خَوْضُ الثَّعْلَبِ [Ḣavḋu’šamp;-Šaʹleb] Hecer verâsında bir mevziʹ adıdır.
اَلْخَوْضُ [el-ḣavḋ] (ḣâ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Suya dâhil olmak. Ve
اَلْخِيَاضُ [el-ḣiyâḋ] (ḣâ’nın kesriyle) Bi-maʹnâhu; tekûlu: خُضْتُ الْمَاءَ أَخُوضُهُ خَوْضًا إِذَا دَخَلْتَ فِيهِ Ve
خَوْضٌ [ḣavḋ] Söze dâhil olmağa da derler; yukâlu: خَاضَ الْقَوْمُ فِي الْحَدِيثِ Ve
خَوْضٌ [ḣavḋ] Kılıcı vurduktan sonra tahrîk etmeğe de derler; yukâlu: خَاضَهُ بِالسَّيْفِ إِذَا حَرَّكَهُ فِي الْمَضْرُوبِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı