اَلدَّسْعُ [ed-desʹ] (dâl’ın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Defʹ maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَهُ دَسْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا دَفَعَهُ Ve kusmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَ الرَّجُلُ إِذَا قَاءَ Ve doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَ الْإِنَاءَ إِذَا مَلَأَهُ Ve fâre deliği gibi deliği bir nesne ile bir defʹada tıkayıp kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَ الْجُحْرَ إِذَا سَدَّهَ بِمَرَّةٍ وَاحِدَةٍ Ve et içre damar batıp belirsiz olmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَ الْعِرْقُ إِذَا خَفِيَ فِي اللَّحْمِ Ve دَسِيعَةٌ [desîʹat] vermek maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَ فُلاَنًا إِذَا أَعْطَاهُ الدَّسِيعَةَ
اَلدَّسْعُ [ed-desʹ] ve
اَلدَّسْعَةُ [ed-desʹat] (dâl’ın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Defʹ maʹnâsınadır; yukâlu: دَسَعَهُ يَدْسَعُهُ دَسْعًا وَدَسْعَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve
دَسْعٌ [desʹ] Deve geviş getirmeğe dahi derler; yukâlu: دَسَعَ الْبَعِيرُ بِجَرَّتِهِ إِذَا دَفَعَهَا حَتَّى أَخْرَجَهَا مِنْ جَوْفِهِ إِلَى فِيهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı