ez-zerr ~ اَلزَّرُّ

Kamus-ı Muhit - الزر maddesi

اَلزَّرُّ [ez-zerr] (zâ’nın fethiyle) Câmeyi düğmelemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ الْقَمِيصَ زَرًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا شَدَّ أَزْرَارَهُ Ve sürmek, tard maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ يَزُرُّ الْكَتَائِبَ بِالسَّيْفِ أَيْ يَطْرُدُهُ Ve sançmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّهُ بِالرُّمْحِ إِذَا طَعَنَهُ بِهِ Ve kıl yolmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ الشَّعْرَ إِذَا نَتَفَهُ Ve ısırmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّهُ إِذَا عَضَّهُ Ve gözü kıpıp kısmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ عَيْنَهُ إِذَا ضَيَّقَهَا Ve bir nesneyi biraraya getirip dertop gereği gibi biriktirmek maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ الشَّيْءَ إِذَا جَمَعَهُ جَمْعًا شَدِيدًا Ve esvâb ve emtiʹa makûlesinin tozu gitmek için silkmek maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ الْمَتَاعَ إِذَا نَفَضَهُ Ve

زَرٌّ [Zerr] Esâmîdendir: Aʹlâmdan ʹAbdullâh el-Ḣuvârî ceddinin ismidir. Ve Vâzim b. Zerr ashâbdandır. Ve Zerr b. Kermân er-Râzî sâhib-i zikr ü menkabedir. Ve

زَرٌّ [zerr] Kezâlik masdar olur, bir adamın tecribe sebebiyle ʹakl ve dânişi ziyâde olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ الرَّجُلُ زَرًّا إِذَا زَادَ عَقْلُهُ Ve bir adam düşmanına taʹaddî eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ فُلاَنٌ زَرًّا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا تَعَدَّى عَلَى خَصْمِهِ Ve baʹde’l-hamâkat rüşd ve dirâyet sâhibi olmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَرَّ فُلاَنٌ إِذَا عَقَلَ بَعْدَ حُمْقٍ

اَلزِّرُّ [ez-zirr] (zâ’nın kesri ve râ’nın teşdîdiyle) Düğmeye denir ki esvâbın yeninde ve yakasında olur. Cemʹi أَزْرَارٌ [ezrâr] ve زُرُورٌ [zurûr] gelir. Ve

زِرٌّ [zirr] Yüreğin altında olan hurde kemiğe ıtlâk olunur ki yüreğin kıvâmıdır, yarım cevz mikdârındadır. Ve omuz başında olan çukurcağıza ıtlâk olunur ki bâzûnun vâbilesi yaʹnî müntehâsı onda dâ΄ir olur, o dahi nısf-ı cevz kadar kemiktir. Kâle fi’l-Esâs ضَرَبَهُ فَأَصَابَ زِرَّهُ وَهُوَ عُظَيْمٌ كَأَنَّهُ نِصْفُ جَوْزَةٍ تَدُورُ فِيهِ الْوَابِلَةُ وَهِيَ رَأْسُ الْعَضُدِ Ve o vech kemiğinin نُقْرَةٌ [nuḵrat]ta olan düğmecik taʹbîr ettikleri kemikceğize ıtlâk olunur, iki taraflı olmakla زِرَّانِ [zirrân] ıtlâk ederler. Ve ʹArab çadırlarının ahşâbından bir haşebenin adıdır ki murâd çadırın yukarısında ağırşak taʹbîr olunan küçük ve müdevver tahta olacaktır; يُقَالُ لِضَارِبِ الْخِبَاءِ اِجْعَلْ رَأْسَ الْعَمُودِ فِي الزِّرِّ وَهُوَ الْخُشَيِّبَةُ الَّتِي فِي أَعْلاَهُ Ve

زِرٌّ [zirr] Kılıcın ağızına denir; yukâlu: ضَرَبَهُ بِزِرِّ السَّيْفِ أَيْ بِحَدِّهِ Ve

زِرٌّ [Zirr] Esâmîdendir: Zirr b. Ḩubeyş tâbiʹîndendir. Ve Žu’z-Zirreyn Sufyân b. Mulcem yâhûd İbn Mulcec el-Ḵirdî lakabıdır. Ve

زِرٌّ [zirr] Deve kısmına hüsn-i takdîr ve tîmâr ile gereği gibi riʹâyet ve ihtimâm eder olan adama ıtlâk olunur ki esvâb düğmesi gibi ʹale’d-devâm muhâfaza ve tîmârından cüdâ olmaz; yukâlu: إِنَّهُ لَزِرٌّ مِنْ أَزْرَارِ الْإِبِلِ أَيْ حَسَنُ الرِّعْيَةِ لَهَا Ve devâbb ve mevâşîye yarar olan mesâlihi güzel bilen adama ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ زُرْزُورُ مَالٍ وَزِرُّهُ أَيْ عَالِمٌ بِمَصْلَحَتِهِ Ve

زِرٌّ [zirr] Bir şey΄in kıvâmı ve medâr-ı sübûtu olan nesneye ıtlâk olunur; yukâlu: فُلاَنٌ زِرُّ الدِّينِ أَيْ قِوَامُهُ Kâle’ş-şârih ve fi’l-haberi: “رَأَى عَلِيٌّ أَبَا ذَرٍّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُمَا فَقَالَ أَبُو ذَرٍّ لَهُ هَذَا زِرُّ الدِّينِ” أَيْ قِوَامُهُ كَالزِّرِّ وَهُوَ الْعُظَيْمُ الَّذِي تَحْتَ الْقَلْبِ وَهُوَ قِوَامُهُ Ke-mâ zukire.

Vankulu Lugatı - الزر maddesi

اَلزَّرُّ [ez-zerr] (zâ’nın fethiyle) Masdardır, düğmelemek maʹnâsına; tekûlu: زَرَرْتُ الْقَمِيصَ عَلَيَّ أَزُرُّهُ زَرًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا شَدَدْتَ أَزْرَارَهُ عَلَيْكَ يُقَالُ أُزْرُرْ عَلَيْكَ قَمِيصَكَ وَزُرُّهُ وَزُرَّهُ [وُزُرِّهِ] بِضَمِّ الرَّاءِ وَفَتْحِهَا وَكَسْرِهَا Ve

زَرٌّ [zerr] Sürmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: هُوَ يُزُرُّ الْكَتَائِبَ بِالسَّيْفِ Ve

زَرٌّ [zerr] Isırmak maʹnâsına da gelir عَضٌّ [ʹaḋḋ] gibi.

اَلزِّرُّ [ez-zirr] (zâ’nın kesri ve râ’nın teşdîdiyle) Gömlek düğmesi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı