اَلسَّبَلُ [es-sebel] (fethateynle) Yağmura ıtlâk olunur; yukâlu: وَقَعَ السَّبَلُ أَيِ الْمَطَرُ Ve buruna ıtlâk olunur, sûret-i إِسْبَالٌ [isbâl]de olduğu için. Ve sövüp suvarmağa ıtlâk olunur, gûyâ ki baştan ayağa إِسْبَالٌ [isbâl]-i şetm eder; yukâlu: عَلَاهُ بِالسَّبَلِ أَيِ السَّبِّ وَالشَّتْمِ Ve ekin hûşesine denir. Ve gışâve-i ʹayn ʹilletine denir ki ʹurûk-ı zâhirenin tabaka-i mültehime sathında müntefih olup beynlerinde tütün gibi siyâh perdenin intisâcından hâdis olur; ekser-i kütüb-i tıbbiyyenin beyânına göre سَبَلٌ [sebel] bir perdedir ki ʹurûka müşâbih olan ecsâm-ı garîbenin göz üzere mütevellid olan perdeye intisâcından hâdis olur, gûyâ ki örümcek ağına müşâbih bir zar hâsıl olur, fe-ʹalâ-kavli’l-mü΄ellif yukâlu: وَقَعَ فِي عَيْنِهِ السَّبَلُ وَهُوَ غِشَاوَةُ الْعَيْنِ مِنَ انْتِفَاخِ عُرُوقِهَا الظَّاهِرَةِ فِي سَطْحِ الْمُلْتَحِمَةِ وَانْتِسَاجُ شَيْءٍ فِيمَا بَيْنَهُمَا كَالدُّخَانِ Türkîde bu ʹillete perde taʹbîr olunur. Baʹzı nüshalarda وَانْتِسَاجُ شَيْءٍ yerinde وَظُهُورُ شَيْءٍ mersûm olmakla o nüshalar galattır. Ve mü΄ellifin taʹrîfi Mûciz sâhibinin taʹrîfine muvâfıktır.
اَلسَّبَلُ [es-sebel] (fethateynle) Yağmur, matar maʹnâsına. Ve
سَبَلٌ [sebel] Ekin başına dahi derler, sünbül maʹnâsına. Ve
سَبَلٌ [sebel] Gözde bir maraza dahi derler ki o kırmızı damarlarla örümcek ağı gibi bir perdedir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı