eş-şerîṯat ~ اَلشَّرِيطَةُ

Kamus-ı Muhit - الشريطة maddesi

اَلشَّرْطُ [eş-şarṯ] (şîn’in fethi ve râ’nın sükûnuyla) ve

اَلشَّرِيطَةُ [eş-şerîṯat] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Beyʹ ve şirâ΄ ve sâ΄ir muʹâmelâtta hâric-i mukavvim olarak ilzâm ve iltizâm olunan hükme denir ki o muʹâmele ona muʹallak olmakla mevkûfun ʹaleyhi olur, gûyâ ki ona ʹalâmet mesâbesindedir. Cemʹi شُرُوطٌ [şurûṯ] gelir. Mü΄ellif müsâmaha ile taʹrîf eylemiştir, zîrâ إِلْزَامُ الشَّيْءِ وَالْتِزَامُهُ فِي الْبَيْعِ وَنَحْوِهِ ʹibâretiyle beyân eylemiştir ki ism-i mefʹûl olan مُلْزَمٌ ve مُلْتَزَمٌ ile mü΄evveldir. Ve شَرِيطَةٌ [şerîṯat]ın cemʹi شَرَائِطُ [şerâ΄iṯ] gelir. Ve fi’l-meseli: ““اَلشَّرْطُ أَمْلَكَ، عَلَيْكَ أَمْ لَكَ Yaʹnî “ʹAkd eylediğin şart sana mâlik ve zâbittir, gerek menfaʹatin ve gerek mazarratın cihetine olsun.” Miyânede münʹakid olan şart ve kavlin muhâfazası bâbında darb olunur. Ve

شَرْطٌ [şarṯ] Masdar olur ki maʹnâ-yı evvelidir, muʹâmelâtta bir nesneyi mevkûfun ʹaleyh kılmak maʹnâsına; yukâlu: شَرَطَ عَلَيْهِ فِي الْبَيْعِ شَرْطًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا أَلْزَمَهُ شَيْئًا فِيهِ وَالْتَزَمَ هُوَ Ve damardan kan almak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرَطَهُ الْحَجَّامُ إِذَا بَزَغَ Ve

شَرْطٌ [şarṯ] Fürû-mâye ve le΄îm ve sâfil kimseye denir; cemʹi أَشْرَاطٌ [eşrâṯ]tır; yukâlu: هُوَ مِنْ أَشْرَاطِ النَّاسِ أَيْ دُونٌ لَئِيمٌ سَافِلٌ Ve

شَرْطٌ [şarṯ] Bir kimse bir emr-i ʹazîme uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: شَرِطَ فُلاَنٌ شَرَطًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا وَقَعَ فِي أَمْرٍ عَظِيمٍ

Vankulu Lugatı - الشريطة maddesi

اَلشَّرِيطَةُ [eş-şerîṯat] (şîn’in fethi ve râ’nın kesri ve meddiyle) Bi-maʹnâhu.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı