اَلشِّرَارُ [eş-şirâr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve
اَلشَّرَرُ [eş-şerer] (جَبَلٌ [cebel] vezninde) Kıvılcıma denir. Müfredi شَرَارَةٌ [şerâret] ve شَرَرَةٌ [şereret]tir.
اَلشَّرَرُ [eş-şerer] (fethateynle) ve
اَلشَّرَارَةُ [eş-şerâret] (fethle) Bunların üçü dahi masdarlardır, bir maʹnâya; yukâlu: شَرِرْتُ شَرًّا وَشَرَرًا وَشَرَارَةً Ve
شَرٌّ [şerr] İsm-i tafdîl maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: فُلَانٌ شَرُّ النَّاسِ وَلَا يُقَالُ أَشَرُّ النَّاسِ إِلَّا فِي لُغَةٍ رَدِيئَةٍ كَقَوْلِ امْرَأَةٍ مِنَ الْعَرَبِ “أُعِيذُكَ بِاللهِ مِنْ نَفْسٍ حَرَّى وَعَيْنٍ شُرَّى” أَيْ خَبِيثَةٍ مِنَ الشَّرِّ أَخْرَجَتْهُ عَلَى فُعْلَى مِثْلُ أَصْغَرَ وَصُغْرَى Ve
شَرَرٌ [şerer] ve
شَرَارَةٌ [şerâret] Âteşten uçan kığılcıma da derler, شَرَارَةُ النَّارِ maʹnâsına. Ve
شَرٌّ [şerr] Döşemek maʹnâsına da gelir; yukâlu: شَرَرْتُ الثَّوْبَ أَيْ بَسَطْتُهُ فِي الشَّمْسِ Ve keşki kurutmak için döşemeğe de derler; yukâlu: شَرَرْتُ الْأَقِطَ أَشُرُّهُ شَرًّا إِذَا جَعَلْتَهُ عَلَى خَصَفَةٍ لِتَجِفَّ وَكَذَلِكَ شَرَرْتُ الْمِلْحَ أَشُرُّهُوَاللَّحْمَ وَنَحْوَهُ Ve خَصَفَةٌ [ḣaṡafet] ḣâ-i muʹceme ve ṡâd-ı mühmele ile bir nesnedir ki hurmâ yaprağından örerler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı