اَلصَّيْرُ [eṡ-ṡayr] (ṡâd’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْمَصِيرُ [el-maṡîr] (mîm’in fethiyle) ve
اَلصَّيْرُورَةُ [eṡ-ṡayrûret] (شَيْخُوخَةٌ [şeyḣûḣat] vezninde) Rücûʹ ve tahavvülü mutazammın olarak olmak yaʹnî bir nesne sonradan bir türlü dahi olmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَارَ الْأَمْرُ إِلَى كَذَا صَيْرًا وَمَصِيرًا وَصَيْرُورَةً إِذَا رَجَعَ إِلَيْهِ
اَلصَّيْرُورَةُ [eṡ-ṡayrûret] (ṡâd’ın fethi ve yâ’nın sükûnuyla ve râ’nın zammıyla) Masdarlardır, olmak maʹnâsına; yukâlu: صَارَ الشَّيْءُ كَذَا يَصِيرُ صَيْرًا وَصَيْرُورَةً Ve
صَيْرٌ [ṡayr] Kesmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: صَارَهُ يَصِيرُهُ وَهُوَ لُغَةٌ فِي يَصُورُهُ أَيْ قَطَعَهُ وَكَذَا إِذَا أَمَالَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı